Erdoğan beş yıl sonra çıktığı Brüksel
seferinden ‘öyle beklendiği kadar büyük bir zılgıt yememiş olmanın
rahatlığı’ ile döndü. Doğruya doğru. AB kurumlarının başkanları,
Erdoğan’ı rahatlatacak açıklamalar yaptılar. Mesela ‘samimi’ bulmuşlar…
Mesela Erdoğan ‘yargı bağımsızlığının korunacağı’ yolunda güvence
vermiş... Hatta, tam böyle söylemediler ama, başkanlar ‘başına gelenleri
duyunca’, neredeyse üzülmüş!
Öyle ya! Yeni Şafak Gazetesi dün, Başbakan’ın sözleriyle manşet çekmiş: “MÜHÜRLÜ ÇUVALLARI ANLATTIM”.
Manşetteki sözlerin açılımı, Erdoğan’ın konuşmasıyla şöyle:
“Düşünebiliyor musunuz, 25 çuval gelecek, bu çuvallar mühürlü, bu
çuvallar açılmadan, bunlarla ilgili, anında adım atılacak. Böyle bir şey
olabilir mi? Bu işin nasıl yürüdüğü, nasıl organize edildiği, nasıl
yürütüldüğü çok açık net, ortada. Sabah operasyon yapılıyor, 12 saat
sonra infaz tamamlanıyor, zanlılar hakkında hüküm veriliyor. Zanlıların
tamamı yakınlarıyla birlikte adeta linç ediliyor”.
Aralarında oğlu Bilal’in de bulunduğu ‘İkinci Dalga Operasyonu’ hakkında
konuşuyor olmasa… Diyeceğim ki, ‘Balyoz’u çözdü, nihayet!.. Ya da OdaTV
Davası’nı anladı...
SIRA BİLAL’E GELİNCE…
Ben -Rasim Ozan Kütahyalı ve benzeri kalemlerin kehanetine rağmen-
dışarıdayım. İçeride ailemden, akrabalarımdan kimse yok. Ama haksız yere
yargılanıp cezaevine atılan herkesi -hem gazeteci hem de bir insan olarak- YAKINIM kabul ediyorum.
Ve bu konuşmaları dinledikçe deliriyorum. Yüzlerce insan tam da böyle
mağdur edilmedi mi? ‘F Tipi’ operasyonlarda hep aynı yöntemler
kullanılmadı mı? O operasyonlarda, hem AKP hem de F TİPİ medya /
mekanizma peşin peşin hükümler vermedi mi? Hatta; gazeteci olduklarını
iddia eden kimileri, yıllardır yan yana çalıştığı gazeteci arkadaşları
için bile “Bir şeyler olmasa, savcı ortaya böyle iddialar atmazdı”
demedi mi?
“Düşünebiliyor musunuz” diye soruyor Başbakan! Bizim ne düşündüğümüzü bir kenara bırakın.
“Bir başbakanın, yönettiği ülkede olup biten bu kadar vahim olayı,
kumpası yıllar sonra anlaması... Ancak O BİRİLERİ kendi oğluna da
dokununca uyanması... Ve hâlâ kendi oğlundan (aslında kendisinden)
başkasını umursamaması... Buna rağmen o koltukta oturmaya devam etmesi..
Olacak şey midir?”
Siz böyle bir ülke ‘düşünebiliyor musunuz’!..
KUMPASI MÜYESSER’DEN ÖĞRENİN
Sevgili Müyesser (Yıldız) kumpasın âlâsını yaşamış bir insan. Akıl
almaz, çünkü zaten akla aykırı iddialarla Silivri’ye atıldı. Ailesinden,
özgürlüğünden, sağlığından oldu.
Müyesser hakkındaki EN MÜHİM İDDİA bilgisayarındaki dosyalardı. Sonradan
anlaşıldı ki; Müyesser o dosyalardan haberdar bile değildi. Nitekim hiç
açmamış, okumamış, üzerinde bir işlem yapmamış, kimseye göndermemişti.
Yine sonradan anlaşıldı ki; polis gözaltındaki Müyesser’e,
bilgisayarındaki dosyalara dair sorular yöneltirken BİLGİSAYAR
ÜZERİNDEKİ İNCELEME DAHA BİTMEMİŞTİ. Bilgisayarın incelenmesi, imajların
alınması vs işlemleri, Müyesser’in gözaltındaki ifadesinden yaklaşık
yarım saat sonra tamamlanmıştı.
Müyesser’in davası -dolayısıyla cezaevine dönme ihtimali- devam ediyor.
Ama o, kendisinin değil HERKESİN derdinde. OdaTV’de yayınladığı şu yazı
da, zaten kendi davasıyla değil Balyoz hakkında. Okuyun, kumpas neymiş
görün.
TUTANAK ÖNDEN HAZIR!
“Başbakan Erdoğan devlet içine sızmış ‘çete ve cuntalar’ın peşine düşmüşken, ona yeni ipucu, hatta belge verelim.
236 subayın bir kalemde boğazlandığı Balyoz Davası’nın, bugün Erdoğan ve
AKP’ye savaş açan Taraf Gazetesi Mehmet Baransu’nun manşetleri ve
bavuluyla başladığını hatırlıyorsunuz, değil mi?
Taraf Gazetesi 20 Ocak 2010’da ‘Darbenin adı Balyoz’ manşetini atmış, ‘Fatih Camii Bombalanacaktı!’ demişti:
‘2003 tarihli Çarşaf ve Sakal kodlu eylem planlarına göre; darbe ortamı
yaratmak amacıyla, Fatih, Beyazıt camilerinde Cuma günü bombalı saldırı
düzenlenecekti’.
Mehmet Baransu 3 adet DVD ile 1 CD’yi İstanbul Cumhuriyet Başsavcı
Vekili Turan Çolakkadı’ya 21 Ocak’ta, 19 CD’yi de 29 Ocak’ta teslim
etti.
Baransu’nun teslim ettiği CD’lere numara verildi. Özellikle 11, 16 ve 17
nolu CD’ler önemliydi, zira tüm ‘PLANLAR’ bunların içindeydi.
Peki, bu planlara ait polis tespit tutanaklarının ‘3 Ocak 2010’ tarihli olduğunu…
Yani Taraf’ın manşetinden 17 gün, Baransu’nun CD’leri teslim tarihinden 26 gün öncesine ait olduğunu söylesem...
Bunları nereden mi bulduk? Bizzat iddianamenin içinden.
İddianamede yer alan polis tesbit tutanaklarından”…
MİNARENİN KILIFI Müyesser çok açık yazmış ama tekrar etmekte fayda var. Güya
‘delil CD’ler 21 ve 29 Ocak tarihlerinde savcılığa teslim ediliyor.
Ancak bu konudaki tutanak ‘3 OCAK’ TARİHLİ!..
Yani, polis HENÜZ ORTADA OLMAYAN DELİLLER ÜZERİNDEN bir tespit tutanağı
düzenlemiş. Sonra da o ‘MALZEME’ bavulla Taraf Gazetesi’ne gönderilmiş…
Ve TSK’de bir kadroyu tasfiye edecek operasyon için düğmeye basılmış.
Ne diyordu Başbakan? “Düşünebiliyor musunuz, 25 çuval gelecek, bu
çuvallar mühürlü, bu çuvallar açılmadan bunlarla ilgili anında adım
atılacak. Böyle bir şey olabilir mi?”
BEYEFENDİ, OLDU BİLE!.. HEM DE KAÇ KEZ!.. Müyesser’in bilgisayarı...
Saklamaya bile tenezzül etmedikleri Balyoz tezgahının tutanakları...
Avrupa Birliği yöneticilerini kandırabilirsiniz. Çünkü, alışmışlar;
“Beyanı esas kabul ederler”. Ama bizler artık ‘beyanla’, yani LAFLA
yetinemeyeceğiz!
Şu kumpası da fark edip, oğlunuza gösterdiğiniz hassasiyetin onda birini gösterin, yeter!
TRT’Yİ HAYATIMIZDAN NASIL ÇIKARTABİLİRİZ?
Haber kısa. Aynı zamanda çok net. Ve ‘Yeni Türkiye’yi anlatıyor. Hani şu
“AKP’nin olmadığı yerde yağmur yağmaz” diyen kafaların ‘hayalindeki
ülke’yi:
“Rusya - Soçi de yapılacak 2014 Kış Olimpiyatları nın yayın haklarını
alan TRT, kadınlar ve çiftler dalında buz pateni yarışmalarını
yayınlamama kararı aldı. Gerekçe; kadın yarışmacıların giysilerinin
‘DEKOLTE olması”!..
TRT özel bir kanal olsa bile söylenecek çok şey var. Üstelik kamu kanalı
ve bizler finanse ediyoruz. Ama ben ARTIK TRT’Yİ FİNANSE ETMEK
İSTEMİYORUM. TRT’DEN KURTULMAK İSTİYORUM. ÇÖZÜMÜNÜ BİLEN VARSA LÜTFEN
YARDIM ETSİN...
EKONOMİ TIKIRINDA!..
Başbakan sakin görünmeye çalışıyor ama ekonomide işler çok fena. Dövizin
freni artık tutmaz oldu. Merkez Bankası dün dövize iki kez müdahale
etti. Nafile! Dolarda, euroda yine rekorlar kırıldı. Twitter da, bu
nedenle neredeyse fazla mesai yaptı. Mesajlar da rekor kırdı. Ama en net
teşhisi, en kısa mesajla Murat Salar koydu: ‘DEVALÜASYON’!..
NOT: 1970 li yıllarda, bazı yazarlar devalüasyon kavramını sade
vatandaşa anlatabilmek için, şöyle derdi: "Paranızı deve yaptılar!"