Tamam, ‘Yargı’ abluka altında. Hem hükümet hem
de Cemaat, ‘Yargı’yı elinde tutabilmek için her yolu deniyor. Bu arada
insanlar -Başbakan ın bile itiraf ettiği üzere- suçsuz yere içerde
yatıyor. Özgürlüğünden, sağlığından oluyor.
Evet, farkındayız. Nasıl bu hale geldiğimizi de biliyoruz. Ama insaf
yahu! Bu kadarını da; bırakın tek tek bireyleri, ülke olarak hak
etmiyoruz.
Mesele şu: İzmir de patlak veren ‘Askeri Casusluk / Fuhuş Çetesi’
davasını hatırlarsınız. Astsubay Davut Yıldız, işte o dava için
yürütülen operasyonda gözaltına alındı, ardından tutuklandı.
Birlikte tutuklanıp yargılandığı kişilerle daha önce hiç beraber
olmamıştı. Saatler süren savcılık sorgusunda kendisine herhangi bir
belge, delil hakkında soru sorulmamıştı. Yani, tam olarak neyle
tutuklandığını anlayamamıştı. Daha sonra hangi suçtan yargılandığını
-davadaki diğer sanıklarla beraber- anlayamadığı gibi...
2 AY ALACAKLI!..
Ama, YENİ TÜRKİYE NİN YARGISI böyle! NEYLE SUÇLANDIĞINIZI SÖYLEMEK
ZORUNDA DEĞİL! Dolayısıyla, “Dur bakalım, ne olacak?” diye beklemek
zorundasınız.
Buraya kadarını da; saçma bulsak bile, anladık değil mi!
Peki ya şunu:
Astsubay Davut Yıldız, suçlama / gerekçe her ne olursa olsun, 2 - 6 yıl arasında hapis istemiyle yargılanıyor.
Diyelim ki, maksimum cezayı aldı. Altı yıllık cezanın infaz karşılığı 16 ay.
Oysa Davut Yıldız tam 18 aydır tutuklu. Yani, iki ay fazladan yatıyor. İki ay alacağı var.
FORMÜLÜ NE BUNUN?
Özel Yetkili Mahkemeler hakkındaki yasanın geçici 2. maddesi kalkarsa...
Kalktığı zaman mahkemelerin varlığı tümüyle sona ererse... Yeni
mahkemeler de, özellikle Ergenekon da henüz Yargıtay kararı verilmediği,
dolayısıyla süreç sona ermediği için içerdekiler dışarı çıkarsa...
Yarın Anayasa Mahkemesi “Feyzioğlu Formülü” denilen bu meseleyi ele
alacak. Belki de hakikaten pek çok kişi için özgürlüğe kapı açılacak.
İyi de; hanımlar, beyler... Davut Yıldız için formül falan gerekmiyor ki!
Onun ‘iki ay önce’ tahliye edilmesi gerekiyordu. Haydi olmadı... Hatta
kendi ifadesiyle; İÇERDE UNUTULDU!.. Bugün... Bilemedeniz, yarın tahliye
edilmesi gerekmiyor mu! Hakkında istenen cezayı fazla fazla yatmış bir
insanı hâlâ nasıl hapiste tutabilirsiniz! Onun genç hayatından çalınan
günleri, ayları nasıl iade edebilirsiniz!
Bunun mazereti var mı! Olabilir mi!
Türkiye bu hallere mi düştü sahiden?...
GÜNDEMİ ANLAMANIN YOLLARI
Başbakan ve oğlu Bilal hakkında tuhaf ötesi iddialar… Ses kayıtları...
Cemaat mensuplarına ‘Haşhaşi’ benzeri ağır benzetmeler...
Tam bir bilgi kirliliği, dezenformasyon salgını yaşıyoruz.
“Bu kirlilikte neyi nasıl ayırt edebiliriz? Kim kimden yana? Hükümet ne
diyor, Cemaat ne yapıyor veya ne yapmaya hazırlanıyor?” diye
soruyorsanız... İşte size gündemi anlamanın ipuçları, adresleri:
* Öncelikle, hemen Twitter da bir hesap açtırın. Ve Cemaat in
hazırlıklarını öğrenmek için (Taraf Yazarı) Mehmet Baransu ile Emre
Uslu nun ‘tweet’lerini takip etmeye başlayın. Emre Uslu nun, son İHH -
EL KAİDE operasyonundan sadece 6 saat önce mesajlarıyla olayı haber
verdiğini söylersem, ikna olursunuz herhalde!
* Hükümetin neye hazırlandığını öğrenmek içinse iki köşe yazarı öne
çıkıyor. Yeni Şafak Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi nin yazılarını ve
elbette, hem Yeni Şafak hem de Star da yazan -Erdoğan ın başdanışmanı-
Yalçın Akdoğan ı okuyun.
* Medyada kim Cemaat yanlısı, kim Erdoğancı? Aradaki kavganın boyutu
nereye vardı? Bunu öğrenmek için, hükümete hükümetten de yakın SABAH ı
ve o gazetenin en sert yazarlarının ‘sesi’ sayılan Medya Gündem sitesine
uğrayın. “Yazıyla adam nasıl dövülür?”, Cemaat yanlıları için
yazılanlara bakınca anlayacaksınız. Ve kim nerede, ayırt etmekte hiç
güçlük çekmeyeceksiniz!
* Üslup olarak çok farklı. Yani, hakaret etmek ya da yazıyla dövmek yok.
Ama gazeteciler.com sitesini ziyaret ettiğiniz zaman da ‘medyaya Cemaat
cephesinden bakmış’ kadar olacaksınız.
* Giderek kızışan AKP-Cemaat savaşında, malum, MİT odak noktasında.
Cemaat in hedefi... Erdoğan ın da baş koruyucusu... son.tv adlı internet
sitesi için, bilenler MİT İN SESİ diyor. Doğru mudur, bilemem ama
okuduğunuz zaman en azından ‘aynı şeyleri söylediklerini’
görebilirsiniz!
BİR FOTOĞRAFIN ÖYKÜSÜ
Pazar günü, Bilal Erdoğan ın ortalarda olmadığını söylemiş ve yurt dışına gittiği yolundaki iddialara yer vermiştim.
Aynı gün, bu fotoğrafla bir tekzip geldi. Bilal Erdoğan, babasının
yanında ortaya çıktı. Onunla beraber Çamlıca Camisi inşaatına gitti.
Çevredekileri selamladı.
Bilal Erdoğan, hakkında gözaltı talebi olan ancak Başbakan babasının
sayesinde gözaltına alınmayan bir isim. Dolayısıyla, fotoğraf çok şey
anlatıyor. Birbirine bu kadar benzeyen... Ucu Yasin El Kadı ve El
Kaide ye uzanan iddialarla birbirine bağlanan bir baba-oğul... Ve tam da
bu nedenle, muhtemel bir SON a doğru beraber yürüyen bir baba-oğul...
Fotoğraf, pazartesi günü, sadece ve sadece YURT ta yayınlandı.
Tekrar yazayım:
Pazartesi günü, sadece ve sadece YURT ta yayınlandı.
Kimileri görmemişti belki. Ama büyük gazeteler muhtemelen “görmezden
gelmişti”. Belki, tam da fotoğrafın “anlattığı / ima ettiği /
sergilediği” bu özelliği nedeniyle.
EGEMEN BAĞIŞ YAŞIYORMUŞ!
Ne sanal / sosyal medyadan eksikti... Ne de haber bültenlerinden...
İcraatı olmasa bile, şakalarıyla hep gündemdeydi! 17 Aralık Yolsuzluk ve
Rüşvet Operasyonu ve sonrasındaki ‘mecburi istifası’ yüzünden
suskunluğa gömülmüştü. Dün nihayet ortaya çıktı, kendisini hatırlattı.
Çünkü başbakanı konuşmuş ve kendisini savunmuştu. Ya da Egemen Bağış
öyle sanmıştı!..
BAŞBAKAN: “17 ARALIK EN AHLAKSIZ DARBE” (TBMM grup konuşmasında)
BAĞIŞ: FAZLA SÖZE GEREK YOK! SONUNA KADAR SENİNLEYİZ BAŞBAKANIM. (Twitter)