Polis destan yazmıştı.
Çete oldu.
Kahraman savcıydı.
Avantacı savcı oldu.
Muhterem hocaefendiydi.
Darbeci oldu.
*
Padişaha
musakka yapmışlar, “şu patlıcan ne lezzetli sebze” demiş. Dalkavuk
atlamış hemen... “Ağzınızın tadını biliyorsunuz sultanım, patlıcan öyle
lezizdir ki, kırk çeşit yemeği olur, tatlısı olur, turşusu olur, insan
yemeye doyamaz, parmaklarını yer, üstelik vitamin deposudur” demiş.
*
Ertesi
gün, padişaha karnıyarık yapmışlar, “şu patlıcan ne lezzetli sebze”
demiş. Dalkavuk atlamış hemen... “Keramet buyurdunuz haşmetlim, şu
karnıyarığı icat edenin mekânı cennet olsun” demiş.
*
Daha
ertesi gün, padişaha imambayıldı yapmışlar, padişah o gün tersinden
kalkmış, “yeter be” diye kükremiş, “her gün patlıcan mı yiyeceğiz,
götürün gözüm görmesin...” Dalkavuk atlamış hemen... “Valla şu insanlara
hayret ediyorum, ne yemeği yemek, ne tadı tat, hiç mi damak zevkleri
yok, adını duymaktan bile nefret ediyorum, bana sorarsanız patlıcanı
yetiştirmek bile yasaklanmalı” demiş.
*
Sofra toplanıp,
padişah gittikten sonra, dalkavuğun yakasına yapışmış aşçılar, “ulan sen
değil miydin patlıcanı göklere çıkaran” demişler. “Ben padişahın
dalkavuğuyum arkadaş” demiş, “patlıcanın değil”.
*
Kıssadan hisse...
*
Hünkârbeğendi, beğendi.
Beğenmedi, değiştirin manşeti!
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 12.01.2014 00:00:00 / Okunma = 2840