Stalingrad’ı bilir misiniz? Ya da bugünkü
adıyla Volgograd’ı? Kısaca bir tarif vereyim: Türkiye haritasının en
doğusunda bir yer işaretleyin. Sonra oradan dümdüz yukarı doğru çıkın.
Yaklaşık olarak, Hazar Denizi’nin bittiği yerde, Volgograd’ı bulursunuz.
Hitler, İkinci Dünya Savaşı’nda, Kafkas petrolüne de gözünü diktiği
için, işte ta oralara cephe açtı. Binlerce kilometre uzaklıktaki
Stalingrad’a on binlerce asker gönderdi. Almanya’nın, Avrupa’yı titreten
gücüne güveniyordu. Uçaklarına, zırhlı tanklarına güveniyordu. En çok
da ‘yenilmez’ olduğuna inanıyor, güveniyordu..
Oysa Stalingrad; yetersiz cephanesine, korkunç boyutlara varan açlığa rağmen direndi. Stalingrad kazandı. Hitler kaybetti.
Hitler’in sonunu getiren; işgal ettiği ülkelerdeki cesur insanların
kurduğu direniş hareketlerinden ABD’nin tutumuna kadar pek çok etken
vardı. Ancak asıl olarak; HİTLER’İ, HİTLER BİTİRDİ. Kendisi ve
tehlikeli, imkansız hayalleri...
PUTİN İLE ERDOĞAN
O yıllarda, Hitler’in nasıl bir ‘imkânsız hayal’ peşinde koştuğunu
söyleyenler yok muydu? Vardı elbette. Ama hemen hepsi, bir şekilde yok
edildi. Kalanlar ise, ya gidişi görmüyordu... Ya da söyleyecek
cesaretleri yoktu.
Almanlar, kaybetmenin ne demek olduğunu, iki büyük dünya savaşıyla en
acı biçimde öğrendi. Ve o yenilgilerin ardından, hep teyakkuzda oldu.
Bunları aklıma düşüren, bir Alman dergisi olan Der Spiegel’in son
sayısı... Der Spiegel’e göre; 2014 yılının kaybedenleri arasında ilk iki
sırayı; Rusya Devlet Başkanı Putin ile Türkiye Başbakanı Erdoğan
alacak.
Dergi, bu tahminde gerekçelerini de belirtiyor elbette. O gerekçelerin
başında da, Erdoğan için, “MUHALİF CEPHENİN GENİŞLEMESİ” geliyor. Der
Spiegel, elbette, Stalingrad örneğini vermemiş. Ancak, benim aklıma ilk
gelen bu ‘tarihi ders’ oldu. Zaten zor durumdaki bir liderin ‘muhalif /
düşman cepheyi daha da genişletmesi’ iki şeyi gösterir:
1) Liderin ve çevresindekilerin artık gerçeğe karşı körleştiğini,
2) Bu yüzden de, hata üstüne hata yapıp; kaybetmeye mahkûm hale geldiğini.
ERDOĞAN NEREYE KOŞUYOR?
Sahiden de, Erdoğan ‘YILIN KAYBEDENİ’ olmaya şimdiden en güçlü aday değil mi!
Düşman cephesini sıralamaya gerek yok. AKP’ye oy veren Sünniler dışında
kimseye dost gözüyle bakmadığını zaten biliyorduk. Cemaat ile kanlı
bıçaklı hale gelmesi, işi bambaşka bir boyuta taşıdı.
Ama...
Bu kadarını beklemiyordum doğrusu; Erdoğan, Uzak Doğu gezisinde muhalif
ve Cemaat yanlısı gazetelerin yanı sıra, büyük gruplara da ambargo
koydu. Doğan Grubu; yani Hürriyet, Posta, Radikal... Demirören Grubu;
yani Milliyet, Vatan... Ve Ciner Grubu; yani Habertürk Gazetesi ile TV
kanalları ‘çizik’ yedi.
Yani, Erdoğan tek bir hamleyle, onları da ‘muhalif / düşman / hasım’ diye gördüğü cepheye KENDİ ELLERİYLE dahil ediverdi!
Yani, ERDOĞAN’I DA, ERDOĞAN BİTİRİYOR. On iki yıllık iktidarın
sarhoşluğuyla, gücünü sonsuz zannediyor. Oysa; Suriye’ye (El Kaide ve
uzantılarına) giden TIR’lardan hoşgörüsüz üslubuna... Ekonomi
yalanlarından (hâlâ) mezhep ayrımcılığına... Adım adım kendi sonuna
koşuyor.
ÇIT ÇIT DA, ÇIT ÇIT!
Görüşlerine zerre kadar katılmam. Ama Bülent Arınç’ın hakkını teslim
etmek lazım. O, Erdoğan’ın ve AKP’nin gidişatını görüyor. Ve uyarmaya
çalışıyor. Çalışıyor da, ne oluyor! Parti içinde, dünkü çocukların bile
maskarası haline getirildi. Hem de nasıl! Arınç geçenlerde, isim
vermeden, başta Yalçın Akdoğan olmak üzere, AKP’nin önde gelenlerini
eleştirdi:
“Bakıyorsunuz bakan arkadaşlarımız bile çıt çıt çıt, elinde cep
telefonu, sabahtan akşama kadar bunlarla uğraşıyorlar. Bu işten
vazgeçsinler, öncelikle bakanlar. Danışman sıfatı taşıyan insanlar çıt
çıt çıt, şu kadar tweet attım, şu kadar retweet aldı, elinin körü oldu.
Bunlar iş değil” dedi.
Ne yanıt aldı, biliyor musunuz! AKP’nin genç milletvekillerinden Fatih
Şahin, kelimenin tam anlamıyla ‘alay eden’ bir ‘tweet’ attı: Çıt çıt da,
çıt çıt!.. Çıt çıt da, çıt çıt!..
Aferin! Lideriniz Erdoğan’a ‘kendi kuyusunu’ kazmada yardımcı olun. Böyle devam edin. Daha çok çıtlayın!..
BUGÜN YÜRÜYORUZ
Meslektaşım, sevgili kardeşim, Milliyet Foto Muhabiri Bünyamin Aygün
yaklaşık 40 gün önce Suriye’de kaçırıldı. Bir daha da kendisinden haber
alınamadı.
Bugün, Bünyamin’in serbest bırakılması için yetkilileri göreve davet
etmek... Ve dünya kamuoyunu Bünyamin’den haberdar etmek için yürüyoruz.
Yürüyüşümüz saat 14:00’te Galatasaray Meydanı’nda başlayacak. Orada olacağız. Bünyamin için sesimizi çoğaltacağız.
MEDYA NASIL TESLİM ALINDI?
Hatırlarsınız; 2010 yılıydı. Bugün AKP’lilerin, Erdoğan’a yakın
gazetecilerin ‘temiz savcı’ diye nitelediği Başsavcı İlhan Cihaner,
makamında bir başka savcının baskınına uğramıştı. Televizyonlar, Türkiye
tarihinde benzeri görülmemiş bu olaya kilitlenmişti.
İşte o dönemde, Mustafa Hoş, NTV’de haberlerin başındaydı. Sadece
Cihaner’e değil, (bugün başta Başbakan, herkesin yakındığı gibi)
tarafsız yargıya yönelik bu darbeyi, o da sıcağı sıcağına aktarıyordu.
Yayınlarda attığı başlıklardan biri de, şöyleydi: ‘Başsavcıya Abluka’.
Ertesi gün Bülent Arınç bir basın toplantısı düzenledi. Doğrudan bu
başlığı hedef aldı. Ve “Tuuuh size” diye ağır bir tepki gösterdi. Bir,
bilemediniz iki gün sonra, NTV Mustafa Hoş’u kovdu.
Meslektaşım uzun süre işsiz kaldı. Derken, onu, herkesi umutlandıran
‘Artı 1’ girişiminde gördük. Kaderin cilvesi (!) orada da Gezi patladı.
Mustafa Hoş, bu kez Gezi yayınları yüzünden patronların hışmına uğradı.
Oradan da kovuldu.
Mustafa, şimdi, anılarını kaleme aldığı bir kitapla gündemde: ABLUKA!
Kitabının kapağında ‘MEDYA NASIL TESLİM ALINDI’ diye soruyor... Ve inanılmaz sorulara, tarihe kayıt düşen yanıtlar veriyor:
TARİHE ‘İÇERİEN’ NOTLAR
* Bugünün en kudretli adamı Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, hangi televizyon kanalının koridorlarında dolaşıyordu?
* Ahmet Hakan Coşkun’un NTV’ye transferini kim engelledi?
* Erdoğan’ın Tunus gezisinde Gezi Direnişi için ‘cihad’ kararı nasıl alındı?
* 24 TV, nasıl AKP kanalı yapıldı? "Bizden ol. Gel bizi kurtar" diye hangi gazeteciye teklif götürüldü?
* Gezi Direnişi nde NTV kapısında protesto gösterileri yapılırken, içeride neler yaşandı?
* HaberTürk’ü ele geçirmek için, AKP ve Cemaat nasıl kapıştı? Yasin Al Kadı bu kavganın içinde nasıl yer aldı?
* Mısır daki askeri darbe sırasında; hangi kanalın patronu, editör
masasına oturup ‘Başbakanlık’tan gelen direktifleri (kj) ekrana yazdı?
* ‘Artı 1’de kimler istedi ve nasıl sansür uygulandı? Kanalın patronu kimden korktu ve bembeyaz kesildi?
* 3 Temmuz’daki Fenerbahçe Operasyonu nda hangi gazeteci komutandı? “Bir rüzgâra kapıldık” itirafını kim yaptı?
* AKP - Cemaat Kavgası neden başladı, nasıl bel altına indi? Haber merkezlerinde ‘Hükümet ve Cemaat komiserleri’ ne yaptı?