Moda, ‘kişinin kendisine yakışanı’ yapmasıdır. Yılbaşında da herkes, kendisine yakışanı yaptı.
Başbakan Erdoğan kimsenin dinlemediği bir konuşma yapıp, son günlerde
olan biteni ‘kendisine yönelik bir suikast girişimi’ diye açıkladı.
BİRİLERİNİN o suikastı YOLSUZLUK AMBALAJINA sardığını söyleyip,
yolsuzluğu dolaylı olarak itiraf etti.
Eski bakan Muammer Güler, cezaevinde oğlunu ziyaret etti.
Van Valisi polis ekiplerini ziyaret edip ‘başarılar’ diledi.
Van depremzedelerini barındıran konteyner evlerde de, Türkiye’nin dört
bir tarafından gelen öğrenciler ‘İSYANIN SESİ’ni duyurmaya çalıştı.
Nasıl olsa; daha aylarca, hatta belki yıl boyunca yolsuzluğu
konuşacağız. Bugün, Van’daki depremzedelerden... Ve gençlerden söz etmek
istiyorum.
EN TEHLİKELİ ÖRGÜT!
Benim gençliğimin örgütlerinden biriydi: Fikir Kulüpleri Federasyonu.
Gezi ile birlikte canlandı. Türkiye’nin hemen her üniversite kentinde
öğrencileri buluşturdu. Seslerini ortaklaştırmaya, çoğaltmaya başladı.
‘Örgüt’ sözcüğü; malum, Türkiye’nin her dönem en belalı sözcüklerinden
biri olmuştur. Söz konusu, eğer yolsuzluk yapmak, birilerinin tetikçisi
olmak gibi kirli işlerse, örgüt sahiden belalıdır. Pistir.
Oysa, gençlerin birilerinin sesini duyurmak, haklarını talep etmek,
acının tanıklığını yapmak için bir araya gelmesi ise; örgüt dünyanın en
temiz, en kutsal beraberliğidir. Bu yüzden de ‘yönetenler için en
tehlikeli örgüt’ sayılır!
Düşünsenize; bizler şu ya da bu eğlencede... Veya benim gibi
televizyonun karşısındayken... FKF üyesi 200 kadar genç kalktı Van’a
gitti. Yılbaşı gecesini konteyner evlerde, depremzedelerle birlikte
geçirdi. Onları dinledi. Çocuklarla oynayıp birkaç saatliğine de olsa
yüzlerini güldürdü.
VAN’DA ‘VİCDAN NÖBETİ’
Ve en önemlisi; konteyner evlerde yılbaşı gecesi kesileceği açıklanan elektrik kesilmedi.
Son anda yetkililerin kalplerine vicdan nakli yapıldığından değil,
elbette. Gençler orada diye. Gençler bu vicdansızlığa, ahlaksızlığa
tanık olacak diye.
O gençler, ertesi gün ‘Valilik’e yürüdüğünde de, yetkililer ne seslerini ne de sığındıkları yerden başlarını çıkartabildi.
Birkaç gün sonra, o sevgili gençler evlerine, kentlerine geri dönecek
elbette. Ama siz, siz olun; çok da rehavete kapılmayın yetkili beyler!
Çünkü sizi izlemeye, ne yaptığınızı gözlemeye devam edecekler.
2014: GENÇLERİN YILI
2014 yılında ne olacak?
Doların fiyatından tutun da, İstanbul’a yeni havaalanı inşaatının
yapılıp yapılamayacağına kadar ihtimaller, kehanetler, bahisler başladı
bile.
Elbette pek çoğu karamsar. Zaten Türkiye’yi zor günlerin beklediğini
herkes biliyor. Batı’nın önde gelen gazeteleri bu yönde makalelere yer
veriyor. İçerde de herkes ‘kendi cephesine’ şans vermekle birlikte, zor
bir yıl geldiğini kabul ediyor.
Kim kimi döver? Dolar kaç lira olur? Erdoğan vuruşarak mı çekilir? Yoksa
önce sandık, sonra partisi ona ‘güle güle’ mi der? Bilmiyorum.
Bildiğim şu: Gençler yolsuzluğa, şiddete, vicdansızlığa sessiz
kalmayacak. Van’daki depremzedelerden, Gezi yüzünden yargılanacak olan
yaşıtlarına kadar, herkes için her yerde sesini yükseltecek.
Öyle ki... Sonunda o sesi Başbakan Erdoğan bile duymak zorunda kalacak!
Bahse var mısınız?..
YILIN İLK GÜNÜNDEN MAHALLE NOTLARI
*YAPRAK DÖKÜMÜ DEVAM. Milliyet ve Vatan gazeteleri,
yeni yıla yeni ‘kayıplar’ ile girdi. Milliyet, yazı işleri müdürlerinden
Can Baydu ve bir zamanlar AKP cephesinin de gözde isimlerinden olan
Fuat Keyman’a ‘güle güle’ dedi. Vatan’da ise medyanın en çirkin tavrı
yaşandı. Bir süredir zatürree olduğu için gazeteden uzak kalan sevgili
Mine Şenocaklı, gazeteye döndü ve ‘işten çıkarıldığını’ öyle öğrendi.
*NURCULAR’DAN MANİFESTO! Hükümete yakın gazetelerde,
tam sayfa ilan yayınlandı vardı. İlanı, “Said-i Nursi’nin hayatta olan
öğrencileri” diye takdim edilen beş kişi imzalamıştı. Bir manifesto gibi
açıklamayla, Erdoğan’a destek isteniyordu. STAR yeni yıla, işte bu
konuya dair ve “Türkiye’nin geldiği hali” anlatan bir manşetle başladı:
“NUR’DAN UZAK DÜŞMEYİN”.
*KAMUOYU VİCDANI!.. ZAMAN’ın manşeti ise; o açıklamaya
Cumhurbaşkanı Gül’ün sözleriyle karşılık verir gibiydi: “Kamuoyu
vicdanında beliren soru işaretleri giderilmeli”.
*YİNE İSYAN... Zaman Yazarı Hüseyin Gülerce 2013
boyunca “Gülen Cemaati ne diyor” diye en dikkatle okunan, izlenen yazar
oldu. Hükümet - Cemaat kavgasında ‘isyan yazıları’ yazdı. “Yapmayın, siz
kardeşsiniz” diye dövündü. Son yazdıkları yüzünden “Cemaat’i terketti”
diye iddia edilince, yeni yıla yine isyanla girdi: “Artık takatim
kesildi. Çünkü Hizmet hareketine, Muhterem Hocaefendi’ye çok ağır
ithamlar, hakaretler yapılıyor. Benim ateşi söndürme adına bir maşrapa
ile su taşımamı, ortamı yumuşatma çabalarımı bile fitneye malzeme
yapmaya kalktılar. (Oysa) Benim bu dünya hayatında kazandığım bir şeref
varsa, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin beni dost saymasıdır.”
*BU PARA DELİRTİR. POSTA’nın manşetini görünce, yine
Milli Piyango haberi zannettim. Hani, 50 milyon lira ile şu kadar jet
alınır, bu kadar yat / kat sahibi olunur diye ‘yılların eskitemediği
haberlerden biri diye düşündüm. Oysa sevgili Rifat Ababay yine tersten
çakmış. Sözünü ettiği para, 40 küsur liralık artışla 846 liraya yükselen
asgari ücret! Meğer neler neler yapılırmış o parayla; örneğin: Boğaz
kıyısındaki bir balıkçıda 4 kişilik bir aile iki gece balık
yiyebilirmiş. Tabii, ayın geri kalanında aç ve açıkta kalarak! Eğer
sadece simitle yetinirseniz, cebinizde kira, elektrik, doğalgaz, yol
parası, kıyafet vs için 486 lira kalırmış! Yaaaa!..
KADIN ADAY BEKLİYORUZ
Türkiye, Hükümet ile Cemaat arasındaki sıcak ve çok çirkin bir kavgayla
seçime gidiyor. Bu yıl yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı için sandığa
gideceğiz. Belki, bir ihtimal; erken seçime de tanık olacağız.
Her biri Türkiye’nin geleceği için çok önemli. Siyaset, ilk sınavını da yerel seçimlerde ‘seçtiği adaylar’la verecek.
AKP, ‘tek adamın ağzından çıkan isimlerle’ yetindiği için, o cephede sürpriz yok.
CHP ise tam bir sır kutusu. İstanbul ve Ankara başta, bazı büyük iller
için adaylar belli oldu... Ama örneğin, yaşadığım kent olan İstanbul’un,
her biri bir il büyüklüğünde ve öneminde ilçeler hâlâ belirsizlik
içinde.
Hep söylüyorum. Siyasetin bu cephesinden, güncel trafiğinden uzak durmak
istiyorum. Ancak... CHP’nin kotaya falan da bakmadan, çok daha fazla
kadın aday göstermesi için birkaç isim vermek istiyorum.
Örneğin, Kadıköy aday adaylarından İnci Beşpınar... 20 yıldır
belediyeciliğin içinde. Çağdaş bir kadın olarak CHP’ye, Türkiye’ye
yaraşır projeler hazırlamış bir isim. Kadıköy’den aday adayı. Bakalım,
onca erkeğin arasında ipi göğüsleyebilecek mi? Yoksa Kemal Kılıçdaroğlu,
tüm kadınların gönüllü olarak yanında yer alacağı İnci Beşpınar’ı aday
gösterecek mi?
Örneğin, Beyoğlu aday adaylarından Aylin Kotil... Onu uzun uzun
anlatmaya gerek var mı! Ayrıca, Beyoğlu’na daha çok yakışacak bir aday
var mı?
“Kadınlar var” Sayın Kılıçdaroğlu.. Hem de her yerde var! Sizden
beklediğimiz; o kadınları “HAK ETTİKLERİ, LAYIK OLDUKLARI” yerlere
getirmeniz ve aday göstermeniz. Böylece, dosta düşmana ‘kadınların neler
yapabileceğini ve nasıl HER ANLAMDA TEMİZ BİR KENT yaratacağını”
kanıtlamanız.