Mart ayından bu yana -sevgili Merdan Yanardağ’ın kapısını açtığı- YURT’ta yazıyorum. Patronu Durdu Özbolat’ı birkaç kez gördüm. Son görüşümde, uzun bir yemek sohbetinde tanıma fırsatı buldum. Bana ‘abla’ diye hitap eden ama mücadelesi benden daha önceye giden eski tüfek, hâlâ deli bir adam.
Deliliği şöyle tescilli: Bu devirde ‘muhalif’, yani ilan alması çok zor bir gazete çıkartmakla yetinmedi. Bir grup, karşısına geçip “Televizyon kuralım” dediğinde, kabul etti. O kadar da değil; televizyonun yüzde 51 hissesini bir grup bağımsız gazetecinin oluşturduğu Bağımsız Medya Grubu’na devretti!..
Böyle bir girişim için tek ‘deli’ yetmez elbette. Gencecik bir adam, Tuncay Mollaveisoğlu imkânsızı birkaç haftada halledip, ‘mucize’ için yılbaşına söz vererek televizyonu kurdu. Basbayağı kurdu. Adını da o bulup koydu. ZAMANIN GERÇEK RUHUNA UYGUN bir isimle; SOKAK dedi.
‘MAHALLE’YE DÖNÜŞ!
Bir ay kadar test yayını yapıldı. Sonra, Uğur Tütçüoğlu ve haftada sekiz gün olsa sekiz gün çalışacak ekibi sayesinde... Aaa… Bir baktık, sahiden yayındayız. Hatta ben pazartesi günü “Medya Mahallesi’ne hoş geldiniz efendim” bile dedim. Şimdilik saat 14:00’te ekrandayım. Yılbaşından sonra yeni binamız, yeni stüdyomuz, yeni dekorumuz ve birer birer aramıza katılacak heyecan verici isimlerle, bu saat değişecek. Ama nereye gidecek! Söylemeyeyim, sürpriz olsun.
Sürpriz demişken... Benim için en güzel sürprizlerden biri, ‘Redhack Operasyonu’yla tutuklanan ve tüm bu süreçteki duruşuyla kalpleri fetheden Barış Atay da ‘Sokak’ta olacak. Eski / yeni pek çok sevgili dostla birlikte...
NOT: Bizi şimdilik internetten, uydudan ve DSmart’tan izleyebiliyorsunuz. Devamı da umuyorum az sonra!
***
SÜNNİ ŞERİATINI SAVUNAN BİR BAŞBAKAN
Sokak’taki ilk ‘Medya Mahallesi’ jenerikli programımın konuğu sevgili arkadaşım, meslektaşım -kamuoyunun artık Şafak Pavey’in annesi diye bildiği- Ayşe Önal’dı.
Geçmişte ‘demokrasiye inancı gereği’, Erdoğan’ın yanında yer almıştı Ayşe. Erdoğan’ı ve kurmaylarını çok yakından tanıma fırsatı bulmuştu. Ama yolları, AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte ayrılmaya başlamıştı. Yine de, o cepheyi çok içerden bilen bir gazeteci olarak anlatacak çok şeyi vardı.
Ben de sordum. Üstelik, Akif Beki saldıracak mı ya da ‘yukarıdan’ telefon gelecek mi gibi sıkıntılar yaşamadan. Medyanın unuttuğu o gazeteci / haberci merakıyla (keyfiyle) sordum.
AKP - CEMAAT KAVGASI
‘AKP - Cemaat Kavgası’ gündemimizin başında geliyordu elbette. Ayşe, o kavgayı Erdoğan ve kurmayları ile Gülen ve çevresindeki sınırlı bir grup arasında görüyordu. Görüş ve izlenimlerini şöyle paylaştı:
“Cemaat tabanı, her şeye rağmen AKP’ye sadıktır. Yine gider oyunu verir. Çünkü, AKP’ye çok şey borçlu olduğunu bilir. Erdoğan da zaten hele böyle bir dönemde, oy kaybedeceğini düşünse, gerilimi göze almaz. Zaten araştırma, anket yaptırmadan harekete geçmez.”
Mümkün. Erdoğan’ın nasıl hesap kitapla ‘yürüdüğünü’ biliyoruz. Peki ama bu yürüyüşün hedefi ne? Erdoğan gerçekte nasıl bir insan? Nasıl bir lider?
ERDOĞAN’IN ‘MİSYONU’
Ayşe Önal, hem tanıdığı, hem de çok yakınlarından dinlediği için Erdoğan’ın ‘gerçek portresini’ çizebilecek bir isim. Yine de, anlatmaya bir başkasının izlenimi ile başladı. Başbakan hakkında kitap yazmış olan eski basın sözcüsü Akif Beki’yi referans verdi. Ve kendisinin de katıldığı bir tespiti aktardı:
“Erdoğan Allah tarafından seçilmiş olduğuna inanıyor. Çevresi de yıllar boyunca bu inancı besledi. Sonunda sadece Türkiye’ye değil, İslam dünyasına hükmedecek bir Mehdi gibi görülmeye başlandı.”
Bu misyonda amaç ne peki?
“Sünni - Vahabi inancına uygun bir biçimde şeriatı hakim kılmak.”
Yani Erdoğan “Sünni Şeriatı”nı savunan bir lider, öyle mi?
“Bunu saklamıyorlar ki... Geçmişte, Erdoğan görüşlerini çeşitli cümlelerin arasına bir yerlere sıkıştırırdı. Şimdi açıktan söylüyor. Şeriatı hem savunuyor hem de yavaş yavaş uygulamaya başlıyor.”
Bu durumda, Alevilerin haklarını tanımak... Laiklerle belli konularda anlaşmak... Hiçbiri söz konusu olamaz herhalde!
“Olamaz, çünkü zaten Aleviler Vahabi anlayışına yakın Sünniler için ‘kâfir’ sayılır. Bu yüzden, Erdoğan’ın Mısır’daki Esma için samimiyetle ağladığını, Türkiye’de ‘Gezi’de ölen Alevi gençler içinse gerçekten üzüntü duymadığını düşünüyorum.”
KORKUNUN FAYDASI YOK
Ayşe Önal ile, ‘mış gibi’ yapmadan... Sorularımızı ve görüşlerimizi sakınıp saklamadan... Kapalı kapıların ardında konuşulanları paylaştık.
Aslında, Erdoğan ve çevresindekilerin artık saklamadığı hedeflerinin ‘adını’ koyduk.
Siyasette, iş dünyasında, medyada o adı hâlâ koyamayanlar var. Kimisi servetini kaybetmekten korkuyor… Kimisi koltuğunu ya da gücünü...
Ama biliyorsunuz:
Tehlike gerçektir. Korku ise sadece bir seçenek! Ve tarih tanıktır; korkunun akıbete / ecele faydası hiç olmamıştır!
***
GÜNÜN ADAMI
Adına gerek yok. Kendileri, Ethem Sarısülük’ü öldüren polisin yargılandığı davanın savcısı. Hani, neredeyse Ethem’i “ÖLMEK SURETİYLE SUÇLU” ilan eden iddianamenin yazarlarından. Onca televizyon ve MOBESE kameralarının tanıklığında ve yüzlerce kişinin gözü önünde işlenen cinayeti böyle bir noktaya bağlamak için epey çalışmış anlaşılan. Yorulmuş. Mahkeme salonunda, cep kamerasına böyle, uyurken yakalandı!