Başlıktaki sloganı hatırlayacaksınız. ‘Gezi Eylemleri’nde ve sonrasında, en favori sloganlardan biriydi.
Şimdi ‘devam’ diyenler, Cemaatçiler. #HiçDurmadanYürüyeceksiniz başlığıyla ‘twitter’ı bombardıman ediyorlar.
En ‘içli’ mesaj ise, Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan
Başyurt’tan: “YERYÜZÜ, en büyük imtihana hazırlanmak için bir
DERSHANE dir... Kazanmak için sabır ve salah ile yardım isteyip
#HiçDurmadanYürüyeceksiniz”
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, sloganı üç kere arka
arkaya sıralayarak, tepkisini ‘sade bir tavırla’ göstermiş. Oysa;
gazetesi günlerdir, birinci sayfayı kaplayan manşetleri ve köşe
yazılarıyla köpürüyor.
ADALET HERKES İÇİN-MİŞ!
Balyoz, Ergenekon, OdaTV gibi yayınlarda, Cemaat’e sık sık “Gün gelir,
adalet size de lazım olur” denmişti. O günün bu kadar çabuk geleceğini
doğrusu pek tahmin etmiyordum. Ama geldi! Şimdi “Adalet bunun neresinde”
diye sorma sırası onda. İktidarın yasa / etik / hukuk dinlemeyen
saldırılarının hedefi, şimdi onlar.
İşte son dönemden bir örnek: RTÜK, Suriye’deki kimyasal katliam
görüntülerini ‘buzlayarak’ ekrana taşıyan Kanaltürk e para cezası
verirken, aynı görüntüleri ‘buzlamadan’ yayınlayan 24 TV hakkında cezai
yaptırıma gerek görmemiş.
Söylemeye gerek var mı? Ceza yiyen Kanaltürk Cemaat’e, 24 TV ise AKP İktidarı’na yakın.
Kanaltürk’te de program yapan Bugün Gazetesi Köşe Yazarı Tarık Toros bu
duruma ‘İSYAN’ etmiş. Uygulamayı ‘çifte standart’ diye eleştirmiş:
“RTÜK JANDARMA OLMASIN”
“Kişi ister istemez soruyor: RTÜK, belli yayın organlarını daha farklı
bir gözle mi takip ediyor? Aynı günkü toplantıda, aynı konuda iki farklı
karar alan RTÜK üyeleri, bunu nasıl izah ediyorlar?
Keşke dalgınlığa gelse... Zira, ilk kararda ceza verilirken nasıl detaya
girilmiş, gerekçeler sıralanmışsa... İkinci kararda da, ceza
verilmemesi için hayli iyi niyetli bahaneler konulmuş.
Bu iki karar örneğini şunun için verdim: Biz, RTÜK ün gerçekten ekran
jandarması olmadığına, yasalar ve kamuoyu nezdinde TV yayınlarını
düzenleyen ve denetleyen bir kurum olduğuna inanmak istiyoruz.”
Tarık Toros, çok çok haklı.
Ancak bir sorun var: Çok çok gecikmiş.
İktidarın hoşuna gitmeyen yayınlar, kanallar ceza üstüne ceza yerken...
En son, Gezi Olayları sırasında, Halk TV “Atatürk fotoğrafında sigara
görünüyordu!” diye ceza alırken... Kemal Sunal filmleri, ‘ulan’ sözcüğü
yüzünden mercek altına alınırken... Tarık Toros ve ‘çevresi’ neredeydi?
Çifte standardı görememişler miydi?
DÜN NE ÇABUK UNUTULDU!
Şimdi görüyorlar. Üstelik; öyle anlaşılıyor ki, görmeye de devam
edecekler. Hem de; sadece yasaları değil, aklı da zorlayan yöntemlerle!
İşte, sitelere dün düşen bir haber / iddia: “Taslakla ilgili kriz
büyüyor. Hükümet ile Gülen Cemaati arasında yaşanan ve medya yayınlarına
yansıyan gerginlik, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından da
mercek altına alındı. RTÜK uzmanları, dershanelerle ilgili tüm yayınları
incelemeye başladı. Bu kapsamda, medya kuruluşlarına ağır para
cezalarının gelmesi bekleniyor.”
Yukarıda -dikkatinizi çekmiştir- haberin yanına bir de ‘iddia’ sözcüğü
ekledim. Sahiden inanılacak gibi değil çünkü. Ama olur mu olur!
“Atatürk’ü sigara içerken gösterdiniz” diye; maksadı, ekonomik gücü ve
akıl/izan sınırını aşan ceza olmadı mı!
Ya da şöyle söyleyelim:
Gezi’de parkta oturan gençlerin üzerine biber gazı fişekleri, plastik mermi yağdıranlar...
Sonra -İçişleri Bakanı Güler gibi- “Hiçbir dönemde, polise Gezi’deki kadar şiddetli saldırı olmamıştı” diyenler..
Neredeyse ölenleri suçlu çıkartanlar...
Hangi akıl/izan sınırlarındaydı?
Silivri’deki mahkemeleri savunanlar, bugün YAKINMA HAKKINA SAHİP Mİ!
***
KAVGADA İLK ‘KURBAN’
AKP İktidarı ile Gülen Cemaati arasında, daha önce başlayan ama dershanelerle büyüyen kavga ilk kurbanını aldı.
AKP Kütahya Milletvekili İdris Bal, dershaneler konusundaki
açıklamalarında partisiyle ters düştü. Ters düşünce de ‘ihraç istemiyle’
disiplin kuruluna sevk edildi.
Adını açıklamayan bir AKP yöneticisi, gerekçe olarak da şu yorumu getirdi: “Teşkilat terbiyesi almamış gibi davranıyor.”
***
ISSIZ – SESSİZ BİR ACUN
Meslekte / iş hayatımda 40. yılımdayım. Bu sürede o kadar çok iş
değiştirmek zorunda kaldım. O kadar yerden kovuldum ya da istifa ettim…
Ve elbette o kadar çok işsiz kaldım ki... Hâlâ zaman zaman rüyamda böyle
anlar yaşarım. Altüst olurum.
TV 8 Haber Merkezi’ndeki genç meslektaşlarımın veda klibini
seyrettiğimde aynı duygularla sarsıldım. El sallıyorlardı bizlere...
Veda ediyorlardı... Şu malum medya düzeninde iş bulup bulamayacaklarını
bilemeden gidiyorlar ama yine de gülümsüyorlardı.
Candaş Tolga Işık, Kanaltürk’teki programında Acun Ilıcalı’ya işte
onları sordu. Acun yanıt verdi: “Teknik direktör gibi düşün... Bir
takıma gitse, kendi ekibiyle gelir. Benim de 150 kişilik ekibim var. Ne
yapayım, onları getirmeyeyim mi?”
Ben de hariçten bir gazel okuyayım mı! “Gerçi gazetecilik / habercilik
futboldan farklı bir alandır. Ticaret meselesi de olmamalıdır. Ama bunu
bir kenara bırakalım. Hiç değilse, işlerini kaybedecek
‘meslektaşlarınıza’ bunu şahsen açıklasaydınız.. Ve gerekçenizi izah
edip, öyle güle güle deseydiniz.”
***
GÜNÜN SORUSU
Başbakan, damadının kanalı atv’de canlı yayın konuğu... Malum
gazeteciler toplanmış, soru soruyor. Bir soru da Mehmet Barlas’tan:
“Uzun yıllar boyunca ekonomideki, eğitim alanındaki, askerlikteki
sorunlar birikti birikti. Yük sizin boynunuza bindi. Çözmek size kaldı.”
“Soru bunun neresinde” diyeceksiniz. Sabırlı olun! Geliyor: “SİZE YAZIK DEĞİL Mİ?..”