80’li yıllar...
Gazeteciliğe
yeni başlamışım. O zamanlar şimdiki gibi dandik dundik tipleri
gazeteci-yazar diye kakalamıyorlar, oturaklı muhabirler gazeteci... En
baba haberlere onlar gidiyor. Benim gibi çömezlerin manşet olabilmesi
için ağzıyla kuş tutması lazım... Haber müdürleri de şimdiki gibi değil,
“bende bugün haber yok” demeye kalk, iyi gününe denk geldiysen suratına
tükürür, ters gününe denk geldiysen, tükürüğe şükür... Öyle
bağırırlardı ki, sanırsın Tarzan’dır. Huzurlu bi çalışma ortamı yani!
*
Neyse,
gene öyle bi gün... Haber icat etmezsem, oyacaklar. Açtım gazeteleri,
ki, belki fikir uçuşur... “Şampiyon İzmir’den” yazıyor. Anadolu liseleri
sınav şampiyonu. İzmir’den çıkmış.
*
Can havliyle
hafızamı yokladım, hatırlıyorum bu başlığı... Gittim arşive, geçen yıla
baktım, işte orada, şampiyon İzmir’den... Bir önceki yıla baktım, bu
sefer iki şampiyon var, biri İzmir’den, biri Aydın’dan... Bir önceki
yıl? Denizli’den, ikinci Muğla’dan... ÖSS’leri kurcaladım, hep tanıdık,
hep Ege’den.
*
E merak ettim, niye?
Diğer
bölgelerimizde yaşayan akranlarımızdan daha aptal veya daha zeki
olamayacağımıza göre, nedir Ege’yi öne çıkaran? Okullaşma oranı desen...
İstanbul’da Ankara’da daha az mı okul var?
*
O öğretmenle konuş, bu öğretmene danış, karşıma hep aynı öyküler çıktı.
Cevabı bulmuştum.
Manşeti de...
*
Yıllarca
çeşitli şehirlerde görev yapan öğretmenlerimiz, hiç olmazsa
emeklilik’te biraz rahat yüzü görebilmek için, ömürleri boyunca
biriktirdikleri üç-beş kuruşla, geçinmesi makul, iklimi güzel olan
İzmir’den Aydın’dan Denizli’den ev alıyor, meslek hayatlarının son
dönemine yaklaşınca bir yolunu bulup, tayinlerini bu şehirlere
çıkartıyorlardı. Yani... Çıraklık-kalfalık dönemlerini Anadolu’da
geçirip, pişip, usta’lık dönemlerini Ege’de taçlandırıyorlardı.
Dolayısıyla, Ege çocukları, o zorlu-çileli yıllar içinde sinirlerini
aldırmış, tecrübeli, babacan-anaç, sabırlı, şefkatli, “bir-iki yıl sonra
mesleği bırakacağım, köşeme çekilince çocukları özleyeceğim, bırakmadan
önce yapabileceğimin en iyisini yapayım” diye düşünen öğretmenler
kadrosu tarafından yetiştiriliyordu.
*
Netice?
Şampiyon.
*
Ve,
hepsi devlet okullarının öğretmenleriydi tabii... Özel ders filan
aramazdık. Servis mervis yoktu, yürüye yürüye mahallendeki okula git,
öğretmenin kralı orda... Zaten “özel okul” diye bir kavram yoktu, hatta
alay konusuydu. Özel okul denilen, Hababam Sınıfı’nda olduğu gibi, baba
parasıyla diploma alınan, haytaların gittiği okulumsu yerlerdi. Bende
acayip para var, bastırıyorum, özel okula gidiyorum diye gurur
duymazlar, aksine, söylemeye utanırlardı.
*
Peki ya şimdi?
Özel okul’lular şampiyon.
Hepsi dershane’den.
*
Devlet olmuş Hababam Sınıfı!
*
Çünkü...
Artık
emeklilik’te yerleşmek için şehir aramaya gerek yok. Özel okula
transfer ol, dershaneye transfer ol, daha iyi maaş al, daha iyi fiziki
şartlarda çalış, daha mutlu ol, haliyle, çok daha iyi öğrenci yetiştir.
*
Bir
tarafta, enerjisini-tecrübesini öğrenciye aktarmak için, nispeten çok
daha iyi maddi imkânlara sahip dershane öğretmenleri... Öbür tarafta,
geçinebilmek için gazete bile satın alamayacak hale gelen, pazarda limon
satmak zorunda kalan, adeta hayata küsen devlet okulu öğretmenleri.
*
Bir
tarafta, dişinden tırnağından arttırıp, boğazından kesip, evladını
mecburen özel okula, dershaneye göndermeye gayret eden ana-babalar...
Öbür tarafta, boğazından kesse bile yetmediği için, özel okula,
dershaneye gönderemediği evladının yüzüne bakmaya utanan ana-babalar.
*
Fakir
fukara edebiyatıyla oy toplayan, mitinglerde “kapıcının çocuğu okumasın
mı, evlere temizliğe giden teyzemin çocuğu okumasın mı?” diye bağıran
Tayyip Erdoğan hükümetinin, memleketi getirdiği nokta budur. Devlet
öğretmenlerini, AKP kadar mağdur eden, yoksullaştıran, hatta sokaklarda
coplatan, tekmeleten bir başka hükümet görülmemiştir. Dershane
patlaması, bunun sonucudur.
*
Çocuklarımızın “insan gibi
yetişmesi”ni istiyorsak, öğretmenlerimizin “insan gibi yaşaması”nı
sağlamak zorundayız. Meseleyi, sadece cemaat meselesi olarak görüp,
kapanırsa kapansın diyen, yanılır. Devlet okullarındaki eğitimin imha
edilmesi, Köy Enstitüleri’nin imha edilmesinin devamıdır.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 22.11.2013 00:00:00 / Okunma = 2507