“İki ayyaş” dediler.
Atatürklü Türk bayrağını “yasadışı” ilan ettiler, “suç delili” yaptılar.
“Anıtkabir’i de yıkarız elhamdülillah” diye tehdit savurdular.
Antropoloji
kitabını kameralara uzatıp “bakın raflarda kafatasları var, işte vesika
burada, Mustafa Kemal’in imzası var, insani midir, vicdani midir?” diye
sordular.
“T.C.”yi kaldırdılar.
Milliyetçiliği “ayaklar altına almak”la övündüler, “bu ülkede artık ulusalcı mulusalcı yok” diye kestirip attılar.
“Türk demeyelim, rahatsız oluyoruz” diyeni, akil insan yaptılar.
“Niye 10’uncu Yıl Marşı çalıyorsunuz” diye fırçaladılar.
“Vardar Ovası”na bile kafayı taktılar.
Atatürk “kabahat” oldu...
Anıtına çiçek koyanlara kabahatler kanunundan para cezası kestiler.
Padişaha doktora verdiler.
Okullarda Atatürk rozeti takmak, disiplin suçu haline getirildi.
Milli eğitim yönetmeliği değiştirildi, “Atatürk ilkelerine ve devrimlerine bağlı öğrenci yetiştirme” prensibine son verildi.
Çanakkale
Zaferi’nin yıldönümlerinde tüm camilerde hutbe okunur, Atatürk’ten
övgüyle, rahmetle söz edilirdi, hutbeye devam ama, Atatürk çıkarıldı.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nu destekleme yönetmeliği ortadan
kaldırıldı, Atatürk’le ilgili proje, yüksek lisans filan yapıyorsan, fon
mon yok.
Atatürk Canlı Ağaç Müzesi’ni rezidans ve otel yapılsın diye, sattılar.
Selanik’teki
Atatürk Evi’nde güya tadilat yaptılar, eşyaları attılar, sanırsın
kiralık evdir, bomboş, ziyaretçilerin duygularını yazdığı anı defterini
bile yok ettiler.
“Andımız”ı yasakladılar.
Böceğe Atatürk’ün adını verdiler.
Devlet nişanı’ndaki Atatürk’ü sildiler.
*
Bana sorarsanız, Anıtkabir’e girerken malum şahıslara üst araması yapmakta fayda var...
Ki, kaşla göz arasında mozoleye çekiçle saldırmasınlar!
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 10.11.2013 00:00:00 / Okunma = 2558