* Gölgesinde oturdukları ağaç... Zamanında
suçlu diye buraya tıkılan, hayata küseceğine, hayatı yeşerten, büyük
usta Ataol Behramoğlu’nun diktiği ayva ağacı.
* Masanın üstündekiler... Mahkeme ne derse desin, Balyoz adı verilen davanın vicdanlarda beraat ettiğinin kanıtı! * Sizlerden gelen yüz binlerce mektubun... Tsunami’nin sadece küçücük bir damlası.
* Malum... “Maltepe’deki
arkadaşlarım size mektup yazmak istiyor; hem başlarına geleni, hem de
memleketin başına geleni bizzat onların ağzından duymak istiyorsanız,
adresinizi gönderin lütfen” demiştim... İlk hafta, sadece okuyup tasnif edebildikleri adres sayısı, 120 bin! * Yandaş medyadan inanmayan varsa, telefon açsın, Maltepe Askeri
Cezaevi’ne sorsun, kamyonetle mektup yağıyor. Ben kendi payıma, e-posta
adresime gelenlerin anca 10’da birini toplayabildim henüz... Peyderpey
teslim ediyorum. Görünen o ki, toplam “1 milyon”u geçecek. * Günde
neredeyse 20 saat mektup okuyup cevap yazmaya gayret ediyorlar.
Yetişebilmeleri imkânsız... O nedenle, sizlerden gelen adreslerin bir
bölümünü Hasdal ve Hadımköy’e aktaracaklar. Bu şekilde adres yağmaya
devam ederse, Mamak’tan Sincan’dan Şirinyer’den yardım isteyecekler. * Arkadaşlarımın size postaladığı zarfların üzerindeki damga dikkatinizi çekmiştir mutlaka... “Er mektubu görülmüştür”
yazıyor. Kimisi firkateyn komutanı, kimisi denizaltı komutanı, kimisi
F-16 pilotu, Paris’te Roma’da Atina’da Washington’da ataşelik yaptılar,
Atlantik’ten Hint Okyanusu’na bayrağımızı dalgalandırmadık deniz bırakmadılar, hepsi kurmay albay... “Er” mektubu yazıyor.
* “Madalya”dır bence o. * Neyse...
Türkiye’nin her şehrinden adres var. Adres gelmeyen ilçe neredeyse yok.
Onlarca köy var. 40 ülkeden adres geldiğini belirtip “dünyanın en büyük ailesi” demiştim. Tayland eklendi, Surinam eklendi, Kosta Rika’dan Cibuti’den Eritre’den adres var, “bana da gönderin” diyen ülke sayısı 45’e ulaştı. Sırf ABD’den gelen adres sayısı 1750... Şimdilik tasnif edilenlerin 900’ü Almanya’dan. * 15
yaşındayken malum sebeplerle babasını öldüren, şu anda Sakarya’da
cezaevinde yatan 17 yaşındaki bir kız çocuğundan mektup gelmiş mesela...
Arkadaşlarıma ve onların çocuklarına hitaben yazılmış... 30 senedir
gazeteciyim, hayatımda beni bu kadar silkeleyen satırlar okumadım.
Henüz kendisinden izin almadığım için sizlerle paylaşamıyorum... Özetle
diyebilirim ki, “insan olmanın erdemi”ni hiç kimse bu talihsiz kızımız kadar “masum” anlatamaz. * Harvard’tan mektup var. Ne yazdığını yazsam... Ve, Hilmi bey’in Necdet bey’in yerinde olsam, yerin dibine girerim. * Beş yayınevi talip. Mektuplar kitap haline getirilecek.
* Eğer arkadaşlarım senaryoyu onaylarsa, tiyatro olacak. * Belgesel film yapmak isteyen var. * Sadece
mektup gelmiyor bu arada... Yurttaşlar da geliyor. Rektörler var
cezaevine ziyarete gelen, milletvekilleri var, baro başkanları var,
tabip odaları, mimar-mühendis odaları başkanları var, börek yapıp
getiren anneler var, “dün akşam dünyaya geldi, torunumun adını siz koyun diye geldim” diyen
çiçeği burnunda dede var. Arkadaşlarımın ailelerini misafir etmek
isteyen beş yıldızlı oteller var, 24 saat emirlerindeyiz diyen özel
hastaneler var. * Demem o ki... Bütün medya tarafından
sansürlenmesine rağmen, medya tarihinin en büyük kampanyası haline
geldi. Arkadaşlarım adına, siz değerli okurlara teşekkür ederim. * Mahkeme ne derse desin, Balyoz adı verilen davanın “millet vicdanı”nda beraat ettiğinin kanıtıdır bu