Bu yazıyı yazarken çok düşündüm. Bir grubu kötü göstermek ne derece doğru diye. Ama, yazmamak için kendimi sor tuttum.
İnanan insanlar için yazıyorum. Bir arkadaşım Ankara’dan geldi. Tunalı’da çok gaz ve cop yemiş biri. Akşamüzeri Taksim’e gitmek istedik. Gittik. Çok kalabalık. Sendikalar Ethem Sarısülük’ü anmak için toplanmışlar. Yakın bir restoranda yemek yerken, tepeden kuşbakışı meydanı seyrettik. Karınca gibi mükemmel ve cıvıl cıvıl insanlar. Bir süre sonra polisin anonsu duyuldu:”Toplantı süreniz bitti, dağılmanız gerekiyor!” Sanırım buna benzer cümlelerdi. Kalabalığın önemli bir kısmı dağıldı. Doğal olarak biz de eğlenceye gittik.
Saat tam gece 24 civarıydı, Taksim meydanına geldik. Meydanda en fazla 200 kadar kalabalık vardı. En fazla da 50’ yi geçmez polis. Polisler kenara çekilmiş. Toma’nın çevresine toplanmışlar. Etraflarını iple çevirmişler. Genç ve çoğu öğrenci kitlesi polisin çevirdiği iplere dayanmış. Ellerindeki pankartı polislerin gözlerine sokuyor neredeyse.
Polis de sabırlı. Yalanım yok, birine ve sorumlu olana seslendim :”Siz evinize gitseniz, bu kalabalık kendiliğinden dağılır, inat etmeyin, bunlar genç ve heyecanlı. Takmışlar Ethem’e kurşun sıkan polisin serbest kalmasına! Oysa muhatap siz değilsiniz, evinize gidin. Ama polis sorunlusu bunun mümkün olmadığını, emir olduğunu belirtti. Tam o anda, hemen yanımıza yakın bir kalabalık. Heyecanlı ve karma karşılık tartışma. Ortada absürt ve fırlamış bir bayan. Aman Allahım!. Bu bayan saç olarak Adnan Oktar’ın müritlerine benziyor! Dudaklar da benziyor. Vallahi memeler tamamen Adnan Oktar’ın hatunlarının memeleri! . Hepsi bir yana, popo yüzde yüz Oktar’ın müridinin poposu! Gençlerle felaket ve yüksek sesle tartışma yaşanıyor. Bir şişman ve beyaz tişörtlü insan yanımızda fısır fısır söyleniyor. Derken, elindeki su şişesini polislere fırlattı. Allaha yemin olsun, inanmayanın ve yalan söyleyenin Allah’ı yok olsun! Polisler ayaklandı. Yaşlılar ve sağduyulu olanlar aracı oldu. Bu esnada şişeyi fırlatan koşar adım, sıraselviler ara sokaklara kadar kaçtı. Bir çok insan arkasından koştu, ama sonuç nafile. Bir çok insan arkasından bağlırdı:”Ajan , sivil polis, provokatör!”
Arkadaş oteline gitti, ben de yola koyuldum. Metro girişinin içinden geri döndüm. Üstelik son metro seferiydi. İçimi yiyen kurdu temizlemeliydim.
Kenardan kalabalığı süzdüm. Arka tarafa doğru bir beyaz tişörtlü gördüm. Ayağımla polisin çevrelediği ipi iteklemeye başladım. Bir resmi elbiseli polis hemen yanıma yaklaştı
:”Beyefendi, ipe dokunmayın, içeri girmeniz yasak.”
Ona, polise baktım ve işaret ettim:
”Şu beyaz tişörtlüye bir sorum olacak!”
Benim konuşmamdan kendisini işaret ettiğimi anlayan beyaz tişörtlü polis yanıma geldi:.
“Buyur, sorun ne?”
Yanımızda resmi elbiseli polis de bana bön bön bakıyor.
“Az önce polislere su şişesi fırlattın, ayıp olmuyor mu, yakışıyor mu sana provokatör olmak? Eline ne geçti?”
Yanımdaki resmi elbiseli polis hemen beyaz tişörtlü polise sertce baktı.
Erdoğan’a sesleniyorum: “Allah’a inanıyorsan, buna da inan, Arınç’a sesleniyorum, ağlamayı bırak, senin gibi tüm ağlayanları da yanına al bu sözüme kulak ver. O beyaz tişörtlü adam tam 30 saniye içinde buhar oldu, ve uçtu gitti.
Ben, şimdi de Allah’a sesleniyorum. O polis helak olmadı ise, benden sana yar olmaz. Peşinen söyleyeyim. Elhamdülillah!
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi:
/ Tarih: 26.06.2013 00:00:00 / Okunma = 3233