CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane’deki İBB binasında düzenlediği basın toplantısında, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı soruşturma kapsamında şubeden serbest bırakılan tek ismin; İletişim Başkanlığı’nın “Türkiye Yüzyılı” kampanyasını yürütmesi için muafiyet verdiği 4,5G firmasının sahibi olan ve soruşturma kapsamında dinlenen gizli tanığın, hakkında ‘Naylon fatura kesiyor’ dediği Serdar Haydanlı olduğunu açıkladı. Özel, Serdar Haydanlı’yı, gözaltına alınmasının ilk günü “İmamoğlu soruşturmasının kilit ismi” başlığıyla haber yapan medya kuruluşlarına da “Bu haberleri görmeyin, yapmayın. Diğer firmalarınızın ürünlerini tüketirsem, reklamlarınızı izletirsem namerdim. Penguen göstermeye devam edin, Gezi’nin ilk iki-üç günü olduğu gibi” diye seslendi.
CHP Genel Başkanı Özel, CHP’nin ön seçim cumhurbaşkanı adayı, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının dördüncü gününde, Saraçhane’deki İBB binasında basın toplantısı düzenledi.
Özgür Özel, şu açıklamalarda bulundu:
“İlk andan beri olduğumuz gibi, Saraçhane’deyiz. İBB’nin ve İstanbul’un bu simge mekanındayız. İstanbulluların iradesi, yapılan yerel seçimlerle İstanbul’un kim tarafından yönetilmesi isteniyorsa ona emanet edilir ve o emanet Saraçhane’de devralınır, devredilir. 15 Temmuz darbesinde İBB’yi ele geçirmek isteyenler de Saraçhane’ye yönelmişlerdi. Bu yüzden İstanbul’un son seçilmiş belediye başkanı ve son üç seçimde; birisi hazımsızlıktan ötürü İstanbullu’nun kararına, ‘Sen bu kararı verdin ama ben bunu tanımıyorum. Bir daha düşün’ denildiği için tekrar edilen 2019 seçimleriyle birlikte İstanbullular üç kez sandık başına gittiler, perdeyi çektiler, ellerini vicdanına koydular ve mührü Ekrem İmamoğlu‘nun üstüne bastılar. Dediler ki ‘Bu şehri senin yönetmeni istiyoruz.’
“Tayyip Bey geldiğinde İstanbul’da dört gökdelen vardı, şu anda 235 gökdelen var”
Oysa 25 yıldır, o güne kadar Tayyip Erdoğan ve atadıkları, İstanbullulara önerdikleri yönetiyordu. Tayyip Bey’in kendine ya da İstanbullulara önerdiklerine, atadığı adaylara oy verildi. Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle ‘İstanbul’a ihanet ettik’ dedi. Örneğin Tayyip Bey geldiğinde İstanbul’da, sadece dört gökdelen vardı. Şu anda 235 gökdelen var ve bunların tamamına yakını Tayyip Bey ve atadıklarının döneminde ruhsatlandırıldı. Bunlar, ‘İstanbul’un bağrına saplanan hançerler’ olarak ifade ediliyor. Zaman zaman şehrin silüetini bozmaktan bahsediliyor. Mesela bunlardan biri yapıldığında ve tepkiler çok olduğunda Tayyip Bey yapana küstü. Çok yakınıydı, küstü çünkü ‘Bunu tıraşla’ dedi, ‘Tıraşlamam’ dedi, inat etti, küstü ona. Sonra rahmetli annesine -Allah nur içinde yatırsın- Tenzile Hanım’ın adını verdikleri imam hatip yapınca da barıştı. Gökdelen duruyor, imam hatip de duruyor.
“Şu ana kadar yenilmeyen bir tek Ekrem İmamoğlu var”
Dün Beylikdüzü’ndeydik, bu hikayenin başladığı yerdeydik. Futbol deyimlerini kullanmayı seven iki siyasetçi; mevcut cumhurbaşkanımız ve bir sonraki cumhurbaşkanımız, biri ‘Ben iyi futbolcuyumdur, hiç kırmızı kart görmedim’ diyor. Sonra gördüğü çıkıyor ortaya kendi ağzından. Birisi de ‘Ben gol yemem, iyi kaleciyimdir. Bazen de gol atarım’ diyor. İşte Ekrem İmamoğlu‘nun Tayyip Erdoğan’a ilk golü attığı Beylikdüzü’ndeydik. Birinci golü attı sonra da hattrick yaptı; üç kez daha üst üste onu yendi. Türkiye siyasetinde yenenler ve yenilenler var. Tayyip Bey, Beyoğlu Belediye Başkanlığında yenilmişti, milletvekili adaylığında yenilmişti. Sonra partisini kurduğundan beri bizi yendi. Biz de onu 31 Mart‘ta yendik. Yenen var yenilen var. Şu ana kadar yenilmeyen bir tek Ekrem İmamoğlu var. O, girdiği her seçimde Tayyip Bey’i ve atadıklarını yendi.
“İBB’nin şirketlerinde ihale yetkilisi kim varsa bunların hepsi evlerinden toplanmış”
Şimdi o Ekrem İmamoğlu’na, bükmediği bileği yargı sopasıyla kırmak için saldırıyorlar. Hep söyledik, ‘Haksızca hukuksuzca bir iş var’ diye. Burada benim kullanacağım bütün cümleler, yürütülmekte olan ve gizlilik kararı olan bir soruşturmanın gizliliğine halel getirmeyecek cümleler olacak ama tüm vatandaşlarımızın da bilmesi gerekenler. Şu anda içeride 106 kişi gözaltında. Öyle isimler var ki Ekrem Başkan'a da soruyorlar, ‘Bunu tanıyor musun?’ Gözaltında olan bu kişiler soruluyor, bazı isimleri herkes birbirine soruyor bu binada, ‘Bu nereden çıktı? Bu kim’ diye. Bilmediğimiz isimler oluyor. Şimdi anladık, bütün açıklığıyla anlatıyorum: İBB’nin ismi anılan şirketlerine ihale alan kim varsa ve o şirketlerde ihale yetkilisi kim varsa bunların isimleri alınmış ve hepsi evlerinden toplanmış. Bu yöntemle ilerlerseniz mesela dört şirket adı daha yazar, yarın 100 kişiye daha operasyon yapabilirsiniz. Örneğin bu yöntemle Konya Büyükşehir‘e giderseniz orada da sabahın köründe 150 kişi alabilirsiniz. Hiçbir kısıt yok çünkü ihaleyi verirken imza atanlar, ihale alan şirketin bütün yöneticileri.
“106 kişilik suç örgütü, bir basit tanımdan ibaret: İhaleyi imza atanlar”
Listemiz bu. ‘Hayır’ diyen beri gelsin. Çağırsınlar, listeyle bir, örneğin A Haber’e gideyim, sorsunlar, anlatayım. Yani 106 kişilik suç örgütü, bir basit tanımdan ibaret: İhaleyi imza atanlarla... Hatta ihaleye imza atanları hiyerarşik olarak yukarı... Çünkü Ekrem Bey’in bir şirketi, bu ihalalerin hiçbirinde imzası yok. ‘Madem baştasın, baş sanıksın, gel bakalım.’ Normalde belediye başkanları imza atmadıkları, yetkili olmadıkları hiçbir ihaleden sorumlu tutulamaz. Sorumlu tutarsanız Türkiye’de bir belediye başkanı görevine devam edemez. Çünkü her ihaleye biri itiraz eder, bir soruşturma açılır. İBB’de aynı anda 325 denetçi, 325 müfettiş görev yapıyor. Her bir soruya belediye başkanı cevap verse işi kim yapacak? Bir belediye başkanı yetmez o müfettişlere. Bu 106 kişide mesela şu var: İhaleyi almış bir şirket, şirketin sahibi -şirket kurarken yedi kişi lazım- oğlunu yazmış, kaynını yazmış; onları da almışlar. Şu anda içeride, orada niye olduğunu bilmeyen, ‘Senin kayınbirader ne iş yapıyordu’ deyince ‘Reklamcı galiba, bir işler yapıyor’ diyen duruyor. ‘Babam benim outdoor reklamlar veren birisi, bilmiyorum kimle çalıştığını’ diyen sabicikler duruyor. 22 yaşında üniversite öğrencisi. Hepsini toplamışlar.
“İmamoğlu soruşturmasının kilit ismiymiş”
Şimdi bunlar nasıl suçlanacak? Allah için bir kanıt yok, göreceksiniz. Elde, işlemleri şaibeli hale getirecek gizli tanık var. Mesela bazılarına hiçbir şey dememiş, o çocuğa soru da soramıyorlar. Tek suçu, bilmem ne reklam şirketinin yönetim kurulunda olmak. Ama bazılarına ağır ithamlar var. Onlara uzun sorular sorulması gerekiyor. Bakın -ismi kapatmak durumundayım- gizli tanık demiş ki ‘(Bir firmanın yetkilisidir bu) İsimli şahıs da naylon fatura kesmektedir.’ Şimdi gizli tanık ‘naylon fatura’ diyorsa bu adamı alacaksın, faturaları da koyacaksın, ‘Bu işi ne zaman yaptın, kime yaptın, bu parayı nereden aldın’ diyeceksin. Bu ciddi bir iddia. Şimdi gizli tanık burada işler, somuta varacaksan. Dersin ki ‘Faturalar naylonmuş, yapmadığın işi faturalandırmışsın, vermediğin malı faturalandırmışsın.’ Bu önemli. Tabii haklı olarak çıkarsın konuşayım dediğim A Haber’de ‘İBB’nin algı operasyonlarını kim yapıyordu’ diye… Şimdi algı ya birini hırsızlıkla itham edeceksin ve köpürteceksin. İBB neye algı yapıyor olabilir? ‘Eskiden yollar kötüydü, şimdi trafik hızlı akıyor’ diye algı yapacak, bunu köpürtecek. Buna, ‘algı operasyonu’ diyorlar. Bunları yapıyormuş bu kişi. Bunun faturası olur mu? Ekrem İmamoğlu’nu övme faturası olmaz, değil mi? Tayyip Bey’i yerme faturası olmaz. Algı operasyonu bu. Buna başka bir fatura keseceksin, parayı alacaksın, algıyı yapacaksın, tam bu. Ben öyle anlıyorum, herhalde bunun için tutuldu bunlar. İşte o gizli tanığın verdiği isim, algı operasyonlarını yapıyormuş, ismini kapatmak durumundayım. Ve o algı operasyonlarını yapan arkadaş, İmamoğlu soruşturmasının kilit ismiymiş. Burada yazıyor ‘kilit isim.’ İmamoğlu ile de resimleri var.
“Cumhurbaşkanımız ve İletişim Başkanımız, bir 4,5G firmasını bütün işlemlerde yetkilendirmiş”
Bu firmanın adı belli. Algı operasyonu yapan bu kötü şirket, Ekrem Bey'den parayı örneğin 29 Ekim ilanı için alıp, operasyonu için kullanıp, kestiği faturaya da gizli tanığın ‘Naylon fatura’ dediği şirket. Böyle yapılıyorsa doğru. Ama bu şirket o kadar itibarsız bir şirket değil ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, çok önemsediği Cumhuriyetin 100’üncü yıl kutlamalarında bir genelge yayımladı ve İletişim Başkanlığınca uygun görülen sponsorluk veren firmalarla anlaşma yapacağını, onların da Kamu İhale mevzuatından muaf... Öyle ya 100’üncü yıl, ‘Mevzuata takılmadan iş yapsınlar, takır takır iş yapsınlar.’ Böyle bir genelge yayımladı. İletişim Başkanımız Fahrettin Altun da bu yetkiyle bir firmaya yetki vermiş. Herhalde algıcı, kötü bir firma olsa verilmez. Yine -şahsın adı saklı- 4,5G firması, bütün işlemlerde yetkilendirilen tek firma olmuş.
“Bu 4,5G firması, Türkiye Yüzyılı kampanyalarını yapan, İletişim Başkanlığı’ndan milyarlarca lira alan bir firma”
Bu 4,5G firmasının sahibi olan arkadaşımız, 29 Ekim 100’üncü yıl etkinliklerinde, Türkiye Yüzyılı kampanyalarını yapan, bütün bakanlıklardan, İletişim Başkanlığı’ndan milyarlarca lira alan bir firma. Bu arkadaşımız, 2019’daki seçimden önce de 2015’ten beri İBB’de çalışıyor. AK Parti zamanından beri çalışıyor. Uzun bir mukavelesi var. Bittiği güne kadar da takır takır çalışıyor, ihalelere giriyor, para alıyor. Şimdi bu arkadaşımızı da sabahleyin 06.00’da gitmişler evinden, çoluğunun çocuğunun önünde hırpalaya hırpalaya almışlar getirmişler. Cumhurbaşkanlığının da iş verdiği, İBB’nin de verdiği ama gizli tanığın ‘Naylon fatura kesti’ dediği kişi.”
“Firmanın sahibi ve gizli tanığın ‘Naylon faturaları kesen isimdir’ dediği Serdar Haydanlı, şubeden serbest bırakıldı”
Evden ele geçirilme listesini kürsüden kameralara gösteren Özel, bu listeden bir kişinin şubeden serbest bırakıldığını vurgulayarak şöyle devam etti:
“Bir kişi, şubeden serbest. Yani daha polis almış, daha nezarethaneye konmadan şubeden serbest. O zaman bu içeride olmadığına göre, ben soruşturmanın gizliliğine halel getiremem. İsmi açalım, bakalım. İsim: Serdar Haydanlı. Şubeden serbest. ‘Niye aldınız oğlum bırakın’ denilip şubeden bırakılan arkadaş. Gizli tanığın ‘Naylon faturaları kesen isimdir’ dediği kişi: Serdar Haydanlı. Sabah gazetesinin bu haberine göre, İBB’nin tüm algı operasyonlarını yapan kişi. 'İBB algı operasyonlarını yapıyordu. Kim bu Serdar Haydanlı, her taşın altından çıkan isim?' 4,5G. Şubeden serbest. ‘Ekrem İmamoğlu soruşturmasında adı geçen kim bu Serdar Haydanlı?’ Şubeden serbest. Ekrem Bey ile yan yana gibi gösteriyorlar. Serdar Haydanlı kazandığı parayla bir papağan almış omzuna. ‘Türkiye Yüzyılı’ diye konuşan papağan. Şubeden serbest.”
“Bu arkadaşı Ekrem Başkan tanımıyor, biz tanımıyoruz ama Cumhurbaşkanımız tanıyor”
Son olarak da Sabah gazetesinin “İmamoğlu soruşturmasındaki kilit isim: Serdar Haydanlı’nın gizemi” başlıklı haberini gösteren CHP Lideri Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Arkadaşlar siz gazetecisiniz, kiminizi Ankara’dan tanırız, kiminizi buradan biliyoruz. İyi gazetecilersiniz. Bu haberleri arasanıza, bu haberler bende var, arasanıza. A Haber, yandaş kanalların hepsi, TRT tüm bu haberleri sildiler. İnanıyor ya insanlar ‘A Haber yalan mı söyleyecek?’ Bak, ‘Algı operasyonlarını yapan kişi.’ Ekrem İmamoğlu’nun naylon fatura kesip İBB’yi soydurup algı operasyonu yapan Serdar Haydanlı: Şubeden serbest. Niye biliyor musunuz? Serdar Haydanlı’yı Ekrem Bey’e sordular, bilemedi. Biz de bilemedik. Okuduğumuza göre naylon fatura kesmiş. AK Parti döneminin bütün işlerini yapan, sözleşmesi 2021’de bittiği için… Ekrem Başkan, ‘Adamın sözleşmesi var’ demiş. Tayyip Bey olsa ilk gün gırtlağını sıkar. Sordum, ‘2021’e kadar iş mi yaptı İBB’de?’ ‘İhaleye girse, alsa yine yapardı’ diyorlar. Açık ihale, kazanmış. İki yıl boyunca buranın reklam işlerini yapmış, parasını da almış. Bu arkadaşı Ekrem Bey tanımıyor, biz tanımıyoruz. Ama Cumhurbaşkanımız tanıyor. İletişim Başkanımız tanıyor. Çünkü bir tek ona muafiyet veriyor, ‘Türkiye Yüzyılı’nı anlatsın’ diye. Kamu İhale Mevzuatı’na tabii olmadan vergi muafiyetleriyle ‘Türkiye Yüzyılı’ anlatacağız. İletişim Başkanlığı kimi ilan ederse ona imkan var. O da bir tek 4,5G’yi, o da bir tek bu arkadaşı muaf tutmuş. Bir tek bu arkadaş da sabah 06.00’da herkes gibi evden alınıp şubeden serbest bırakılmış.
“Babası şirket kurarken yönetim kuruluna yazdığı 21 yaşında üniversite öğrencisi elde; Serdar Haydanlı evde”
Bakın, herhangi bir firmanın 7 yönetim kurulu üyesini de aldılar ‘İBB’ye reklam yapıyor’ diye. Konuyla ilgili, ilgisiz. Bugün akşam serbest bırakılırlar. Dört gündür içeride tutuluyorlar. Şubeden serbest değiller. 21 yaşında, üniversite öğrencisi, babası şirket kurarken ‘Oğlum da hissedar olsun’ diye yazmış, şubede elde; Serdar Haydanlı evde. Çünkü ona gelen telefonla bırakıldı. Oysaki gizli tanık ifadesinde ‘Naylon faturaları kesen isim’ diyor. Ben daha ne diyeyim?
“Akın Gürlek şubeye hangi talimatı vermiş”
Şimdi ben karşıma Adalet Bakanı olur, İletişim Başkanı olur, eğer cesareti varsa Sayın Cumhurbaşkanı olur; birini istiyorum. Soruları A Haber'de anchormen soracak, ben cevaplayacağım, karşımdaki cevaplayacak. Akın Gürlek’e ‘Al hepsini bunların, yap bir algı operasyonu…’ Hepsini aldılar. Listeye göre alıyor ya Serdar Haydanlı’yı da aldılar. Serdar Haydanlı bir de mahir adam. Ben Ekrem Başkan ile telefonda görüşemezken o nasıl başarıyorsa gözaltındayken? Ben Türkiye protokolünün dördüncü ismiyim, İBB Başkanım ile gözaltına alındığı andan itibaren bir telefon görüşmesi yapamadım. Bu arkadaş kimi aradıysa, hani HTS kayıtları var ya, o sabah kimlerle görüşmüş, hadi çıkaralım. Biz bunları çıkaracağız yarın. O aradığı kimi aramış? Sonra Akın Gürlek‘i kim aramış? Akın Gürlek de şubeye hangi talimatı vermiş? Şubeden serbest.
“A Haber fikri takip yapasana, ‘Bunu kim bıraktı’ diye”
Bu haberi yapmayanlar, yarın günü geldiğinde bu basın toplantısını izleyip ‘Sen bunun haberini nasıl yaptın’ sorusuna bana değil, evlatlarına cevap verecekler. Bu haberi görmeyenler, bu haber yayınlanırken yayından çıkanlar, bu basın toplantısını görmeyenler... Ey A Haber sende şu kadar namus, izan, insaf varsa hadi yap fikr-i takip diye bir şey var. ‘İBB’nin algı operasyonlarını yapan, her taşın altından çıkan…’ Yapsana bir fikri takip ‘Kim bıraktı bunu’ diye. Ama sen haberi silmişsin. Şimdi kim algıcıymış, kim yalancıymış, kim namusluymuş, kim masum insanların namusuna kara çalarmış, gördük mü? Buradan sonra buyurun, gidin Çağlayan’a, sorun. Sorduğunuz sorudan biz utanmıyoruz. Ekrem İmamoğlu‘nun sorduğu ve soracağı sorulardan kim utanacak, görelim bakalım.
“Bu haberi görmeyen merkez medyaya karşı tüketimden gelen gücümü kullanmazsam namerdim”
Bugün kimi mahkum ederseniz edin, vicdan terazisinde kimi mahkum ederseniz edin, tarih önünde mahcupsunuz, mahkumsunuz. Buradan merkez medyaya sesleniyorum: Bütün reklamları belli bir gelir seviyesinin, belli bir evi eğitim seviyesinin üzerinden alırsın. CHP seçmeni yüzde 70 seni izler. Oraya çıkardığın iki yorumcuyla denge kurar gibi yaparsın, bu soruşturmada bütün suçu bize yıkarsın daha hiçbir şey yokken, gizliyken. Buradan söylüyorum merkez medyaya, haber kanallarına: Bu haberleri görmeyin, yapmayın. Pazartesi günü tüketimden gelen gücünü kullanmayan, size hedefe koymayan, ‘Buna sessiz kaldılar görmediler’ diyen, Gezi’de penguen verip de ertesi gün nedamet getirenlere söylüyorum. Polisin ‘220 bin’ dediği, gözün 500 bini gördüğü, dronun 1 milyon çektiği bir gece mitingini görmeyenlere söylüyorum. Bize oy veren, sizi izleyenin yüzde 70’i. Tüketimden gelen gücümüzü, diğer firmalarınızın ürünlerini tüketirsem, reklamlarınızı izletirsem namerdim. Hadi bakalım görmeyin, hadi penguen göstermeye devam edin Gezi’nin ilk iki-üç günü olduğu gibi.
“Ya tarafsız olun ya bundan sonra karşı tarafınızdayız”
Bana diyor, ‘Yukarıdan çok telefon geliyor.’ Aşağıdan telefon getireceğim size, milyonlardan, 10 milyonlardan. Restoranını açacaksın, yemeği bize satacaksın, marketinden bize alışveriş yaptıracaksın, yurt dışından getirdiğin arabayı benim seçmene satacaksın; sonra bu iğrençlikler olunca da karşı tarafa geçeceksin. Herkes tarafını bilecek. Ya tarafsız olun ya bundan sonra karşı tarafınızdayız. Haber kanalıyım diye ortaya çıkan, ‘Yukarıdan telefon geliyor’ diye rezillik yapanlara söylüyorum: Sen 1 milyonluk gece mitingini görme, ondan sonra gel, yarın öbür gün gel ‘Genel yayın yönetmenimiz bir kahvenizi içmek istiyor.’ Bir kahvenin 40 yıl hatırı var, bir alçaklığın 40 yıl hafızamda yeri var. Büyük alçaklık yapılıyor.”