CHP Genel Başkanı Özgür Özel, grup toplantısında; gazeteci Özlem Gürses’in gözaltına alınması ve İstanbul Barosu’na açılan soruşturmayı eleştirerek, “Ne yapılmaya çalışıldığı çok belli. Ayakları titriyor bu iktidarın. Sokağa çıkacak yüzleri yok. Biz yatağa başımızı koyduğumuzda, uyuyabiliyoruz. Uyuyamayanlar düşünsün. Yakında; veremeyecek hesabı olmayanların iktidarı başlayıp, bugün bunları yapanların hesap verdiği günler gelecek" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Özel, geçtiğimiz hafta Silivri cezaevinde, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı'yı ziyaret ettiğini anımsattı. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in 55 gündür tutuklu olduğunu ve davaya ilişkin iddianamenin hazırlanmadığına dikkat çeken Özel, şöyle konuştu:
Ahmet Özer 55 gündür tutuklu. Diğer kayyum atanan belediye başkanları ki tüm atamaları yanlış buluyoruz, tutuksuz yargılanırken, Ahmet Özer’e uygulanan düşman hukukunu bir kez daha dile getirmek istiyorum. Ahmet Özer hem CHP’nin bütün üyelerine hem kendisine sahip çıkan muhalefet partisi liderlerine, üyelerine hem de kayyum atandığı günden bu dakikaya kadar başta İstanbul İl Örgütümüz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, belediye başkanlarımız ve CHP grubuna yürekten teşekkürlerini iletti. Genel Başkan olarak onun selamlarını ben size iletiyorum. Önce hukuksuz bir gözaltı sonra yalancı bir gizli tanık. İkisi de fos çıkınca, şimdi biliyorsunuz dört günde iki yüz sanığa iddianame yazan kahraman bir savcı var orada. Bununla övünüyor. O savcıya bizim seyyar giyotin baskı yapıyormuş. Ben çıkıp diyorum ya dört günde iki yüz sanığa yazıyorsun da bir Ahmet Özer’e 55 günde nasıl iddianame yazamıyorsun diye. ‘Hadi yaz iddianameyi’ deyince savcı şu cevabı vermiş; ‘Gel bu delillerle sen bir iddianame yaz’ demiş. Şimdi delil arayışına girişmişler. Ahmet Özer’in bugünden itibaren 20 yıl geriye dönük, 1 Ocak 2004 yılından bugüne kadarki bütün telefon kayıtlarını istemişler. O kişilerin tamamının güvenlik taramasını yapmışlar. Onun içinden geçmişte suçu olan, soruşturması, kovuşturması olan bazılarını bulup, Ahmet Özer bunlarla ilişki halinde deyip o kişilerin üzerine gidiyorlar.
“Yazılamayan iddianame gelecekte bu kumpası yazanların iddianamesine girecek”
Öyle işler var ki birisi aynı günde sekiz görüşme... Öğrenci velisi. Kayıt için yardım istiyor. Mersin’e gelmiş. ‘Bizim çocuğun kaydında yardım et.’ Bir diğeri kitap yazmış. Kapağını tasarlatacak, kitap kapak tasarımcısı. Yirmi günde bilmem kaç yüz kez görüşme. Kitap tasarımı bu. Sen bir tane kitap yazsan ‘adalet katli’ diye, sen de tasarımcıyla günde birden çok kez görüşeceksin. Bir diğeri kızının evinin kirasını yatıran kişi. Örgüt bağlantısı para alışverişi arıyorlar. Bir diğeri Şanlıurfa'dan gelip, bu kadar ciddi konuda, bu kadar komik ifade de olmaz da acı biber salçası satıyormuş. Diyor ki ayın belli günlerinde yoğun görüşme. Ahmet Özer diyor ki ‘çok severim’ diyor. ‘Geliyordu diyor bana. Arıyor beni. Geldim, şuraya geleyim. Başka kime gidelim. Ben onu telefonda yönlendiriyordum birkaç kişiye’ diyor. ‘Allah biliyor ya bizden çıkınca da adliye binasına gidiyordu’ diyor üniversiteden çıkınca. Acı biber salça satıcısı. Bunlardan örgüt çıkarmaya çalışıyorlar. Bakın 55 gün tek kişi. Sabahki delille tutukladı, akşamüstü öbür mahkeme her ne kadar olmasa da ‘gizli tanık var’ dedi. Gizli tanık boş çıktı, şimdi meseleyi başka işlerle sulandırmaya çalışıyorlar. Bu sebepten dolayı gözümüz üstünde meselenin, yazılamayan iddianame gelecekte bu kumpası yazanların iddianamesine girecek. Çünkü yalandan delil üretmeye, yalancı şahit üretmeye çalışanların 15 Temmuz'dan sonra nasıl o iddiaların altında kaldıklarını, nasıl onun hesaplarını veremediklerini gördük. Ona göre bu işlerin içine itilmeye çalışan kim varsa , ‘bu delillerle gel sen bir iddianame yaz’ diyen arkadaş doğru bir iş yapıyor. Ben olsam dosyadan çekilirim, yollarım geriye, o talimatı veren seyyar giyotin, yazabiliyorsa kendi yazsın iddianameyi.
"Soma davasında öldürenleri saldılar"
Ziyaret ettiğiniz Gezi sanıklarından birisi hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kaçıncıya karar veriyor ‘bırakın’ diye Sayın Kavala hakkında. Bir diğeri Can Atalay seçilmiş Hatay Milletvekili. Bir diğeri partimizin üyesi, benim kardeşim MS hastası Tayfun Kahraman. Bir yandan sağlık durumu ortada, bir yandan Gezi sırasında ‘barışçıl bir şekilde dağılalım buradan’ demesi ortada. Bunu duyan bazı ileri grupların Tayfun Kahraman’a tepki göstermesi ortada. Ama Tayfun Kahraman, hepimizin yerine içeride yakından takip ediyoruz. Soma davasından iki tane tutuklu kaldı. Diyeceksiniz hani ya hepsini salmışlardı. Öldürenleri saldılar. Hayatını kaybedenleri savunanları, Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı’yı Silivri’de tutuyorlar. Selçuk Kozağaçlı’nın aslında iyi hal süresi bir yıldır geçti.
"Ayakları titriyor bu iktidarın"
Şimdi denetimli serbestliğe geldi. İki yıl kalmış cezası. Hâlâ daha düşman hukuku uygulayarak salmıyorlar. Oradan çıktık. Oradaki hali gördük. Dışarıya baktık. Özlem Gürses ödül almak için geldiği Ankara'da anneciğinin yanında, otelden gözaltına aldırılıyor. İstanbul'daki başsavcının talimatıyla. Tam düşman hukuku. Takip ediyor, ‘gidin alın anasının yanından. Ankara'da saatlerce tutun. Yedi saatte İstanbul'a getirin. Altı saat orada bekletin. Ondan sonra götürün ev hapsi yapın.’ Bir yandan İstanbul Barosu’na, bir yandan Gazeteci Seyhan Avşar’a, bir yandan T24’e yapılan soruşturmalar. Ne yapılmaya çalışıldığı çok belli. Ayakları titriyor bu iktidarın. Sokağa çıkacak yüzleri yok.
"Dünyanın güçlü hükümetleri özgüvenlilerdir, devrik cümleden korkmazlar"
Sadece il kongrelerine gidebiliyorlar. Birazdan anlatacağım. Güçlüyüz, her şeye mukadderiz. Her şeyi yapabiliriz. En ufak eleştiriyi cezalandırırız. Kadın demeyiz, genç demeyiz, gazeteci demeyiz, herkese bir ayar veririz. Bu güçten olmayacak. Dünyanın en güçlü ülkelerine bakın. En güçlü parlamentolara, en güçlü yargıya. Şunun yüzde biri yok. Neden? Özgüvenleri var. Özlem Gürses'in kurduğu devrik cümleden suç çıkarıp da ibret-i alem için onu oraya koyacak kadar aciz bir hükümet burada var, başka bir tarafta yok. Dünyanın güçlü hükümetleri, özgüvenlilerdir. Devrik cümleden korkmazlar. İnternet sitesinden korkmazlar. Gazeteciden korkmazlar. Seçilmiş milletvekilini tutmaktan devlet güç gösteriyor diye medet ummazlar. Derler ki millet birini yollamışsa o gelir burada görevini yapar, bunun önünde hiçbir engel duramaz. ‘Esas olan halkın iradesidir’ derler. Esas olan kerameti kendinden menkul bir takım stratejik adamların, derin stratejilerin, çirkin planların ürününden medet olanlar, aslında yatağa başını koyduğunda uyuyamayanlardır.
"Silivri’de yatan ziyaret ettiğim arkadaşlarımız, biz yatağı başımızı koyduğumuzda uyuyabiliyoruz"
Bu salondakiler ya da Silivri’de yatan ziyaret ettiğim arkadaşlarımız, biz yatağı başımızı koyduğumuzda uyuyabiliyoruz. Uyuyamayanlar düşünsün. Yakında veremeyecek hesabı olmayanların iktidarı başlayıp bugün bunları yapanların hesap verdiği günler gelecek. 2002 yılında Erdemliler Hareketi diye iktidara gelenler, geldiğinde dünya ortalamasında tutuklu, hükümlümüz varmış. 100 bin kişide 85. Bugün 100 bin kişiden 443’ü cezaevinde. Aklınıza FETÖ gelmesin. Evet. FETÖ’den de yatanlar var, az değil. Ama oranı yüzde 443 artıracak kadar hiç değil. Sakın ha sakın. FETÖ’den yatan yatıyorsa da işlediği suçtan yatıyor.
"O F16’ya İsmet Paşa bindirmedi burayı bombalayanları"
Ama ona o imkanı suç işleyecek şeyi bunların kurduğu sistem getirdi. O F16’ya, İsmet Paşa bindirmedi burayı bombalayanları. O tanklara Deniz Baykal oturtmadı o tank komutanı binbaşıyı. Ya da millete ateş edenleri, mülakatta Kemalistleri eleyip de, FETÖ’cüleri mülakattan içeri alınırken Kemal Kılıçdaroğlu değildi orada ülkeyi yöneten başbakan. O yüzden FETÖ’cüler doluysa onlar da var ama en çok uyuşturucudan içeride olanlar var. Giriyorlar, çıkıyorlar, giriyorlar, çıkıyorlar. Bugün Türkiye cezaevleri yüz bin kişiden 443’ünün cezaevinde olduğu bir oranla Avrupa'nın en önde, dünyanın da en öndeki suç ülkelerinden bir tanesi haline gelmiştir. Bunu yapan da bu iktidarın kendisidir.