CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Boğaziçi Üniversitesi'nde akademisyenlerin sürdürdüğü nöbete destek ziyaretinde, 2021 yılında Üniversiteye rektör atanmasıyla başlayan sürecin Türkiye'ye kaybettirdiğini belirterek, "Her birisi dahi düzeyinde iyi yetiştirilmiş, 200'ün üzerinde öğrenci sadece Almanya'ya kaptırıldı, dört yıllık kavganın sonunda. Boğaziçi'ni de Türkiye'yi de size dar edeceğiz. Hodri meydan" dedi.
Özel, rektör ataması yetkisi ile ilgili Anayasa Mahkemesi üyelerine seslenerek "Dört yıldır kullanmadığınız bir yetkiniz var. Yürütmeyi durdurma, öncelikle görüşme bunu eğer ki bir kararınızın arkasından dolananlara karşı olsun sadece ona karşı olsun uygulayıp da 'Kardeşim dalga mı geçiyorsunuz? Ben iptal etmişim aynısını getiriyorsun' deyip on gün içinde iptal ederseniz bir daha yapamazlar." ifadelerini kullandı.
Boğaziçi Üniversitesi'nde 2 Ocak 2021'de Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasıyla başlayan akademisyenlerin ve öğrencilerin protestoları, 205'inci haftasında devam ediyor. Akademisyenlerin rektörlük binasına sırtlarını dönerek gerçekleştirdiği eyleme destek veren Özel, Türkiye'nin kurumsal kültürü en yerleşik kurumlarından bir tanesinin önünde olduklarını belirterek, "O günden bu güne tam 205 haftadır 1432 gündür 971. kez burada nöbet tutuldu ben de CHP’nin Genel Başkanı olarak 971’inci nöbete desteğe geldim. Nöbet kayyımlık binasına, çünkü orada bir rektör yok bir kayyım, işgalci var. Elindeki güçle kime saldıracağını bilemeyen buradaki kurum kültürünün katili kayyım, öğrenci bulursa soruşturma açıyor disiplin cezası veriyor, okuldan uzaklaştırma cezası veriyor. Oradan bir suç icat edebilirlerse mahkeme açıyor yargılıyorlar öğrencileri bezdirip yıldırıp ya eylem yapmamaya ya da yapanlardan kurtulmaya bakıyorlar" dedi. Özel, "Ümit ediyorum bininci eylem gününde çok sayıda milletvekilim ile burada olmayı ve bu eyleme destek vermeyi bir kez daha bu eylemi görünür kılmayı arzu ediyoruz onun kararını verdik" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
"Bu üniversitenin kapısına polis kelepçesi dahi takıldı"
"Bir üniversite düşünün ki mezununu kapıdan sokmuyor. Bir üniversite düşünün ki emeklisini kapıdan sokmuyor. Oysaki evrensel anlamda üniversite kapıları herkese açık olan bilimin üretildiği bilginin paylaşıldığı mekanlardır. Gerçek anlamda bırakın mezununu içeri sokmayı ben buradaki ışıktan istifade etmek istiyorum diyerek yanaşan ve karanlıktan uzaklaşan herkese açıktır oranın kapısı. Sadece öğrencilerine değil ama maalesef böyle bir noktadayız. Burada 4 Ocak’ta ilk protestolar başladığında ve ardından 8 Ocak tarihinde Boğaziçi protestolarına katılanlar için Erdoğan “Terörist” dediğinde bu üniversitenin kapısına polis kelepçesi takıldı içeriye girilmesin diye. Bunu bizzat bu rejim yapmıştır. Kendi öz eleştirisini, öz eleştiri yaptığının bile farkında olmadan, kendini ihbar ettiğinin farkında olmadan yapabilen rejim bugünkü saray rejimidir. O kapıya konulan kelepçe saray rejiminin üniversiteye nasıl baktığının fotoğrafıdır. O kararı alandan o kelepçeyi takandan hepimiz iyi ki yaptı, biz razıyız biz bu kadar iyisini gösteremezdik dünyaya.
"Biz yetiştirdik alın Almanya’da sizin için çalışsın dediler"
Altı ay boyunca eylemler devam etti ve bu eylemler sırasında çok sayıda öğrenci gözaltına alındı, tutuklandı. Onlardan ilkleri arasında Doğu Demirtaş vardı, Silivri’de ziyaret ettiğim. Doğu hedef gösterilmişti ve Doğu hakkında birileri 'İyi ki gözaltında, tutuklu. Sokakta olsa hayatı tehlikede' diyorlardı öyle bir linç kampanyası başlattılar Doğu hakkında. Gittiğimde 4 üzerinden 3,80 ortalama ile fizik bölümünde okuyan bir dahi çocuk gördüm. İnanılmaz hayalleri olan, inanılmaz yetkin, iyi yetişmiş bir öğrenci. Bugün buraya gelirken Doğu yanımda olsun diye aradım çünkü o Doğu uzun süre tutuklu kaldı Silivri’de sonra serbest kaldı. Sonra Doğu’nun hikayesini görenler Doğu’ya çağrı yaptı. Doğu, Berlin Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisansını bitirmek üzere, başardı kayyım. Doğu gibi bu ülkenin yatırım yaptığı ailesinin üzerine titrediği, üzerinde ilkokul öğretmeninden Fizik Fakültesi’nin tüm öğretim görevlilerine kadar emeği olan bir öğrenciyi ellerimizle verdik. Biz yetiştirdik alın Almanya’da sizin için çalışsın dediler. Doğu şu anda bir otonom araç üretimi ile ilgili projenin başındaki hocanın yanında ve ondan Almanya istifade ediyor. Aynı COVID aşısını bulanları burada yetiştirip Almanya’ya kaptırdığımız gibi. O gün Kaan Bozgül ile tanışmıştım. Münih Maximillian Üniversitesi’nden kabul almıştı. Velat İnci ile tanışmıştım, Amerika çağırdı. Yolda gelirken aradım bu 3 dahi çocuk Türkiye’ye gelmemek üzere gitmişler. Kaç arkadaşınız var dedim böyle, olaylara karışan sorgulanan, gözaltına alınan, tutuklanan ya da bunların çok yakın arkadaşları '200 kişi Almanya’dayız' dediler. Hocalara sordum 'Sırf Almanya’da o kadardır' dediler. Dünya’nın dört bir yanına gidiyorlar. Bu çocuklar 3 yaşından beri yetiştirilen emek verilen kaynak harcanan ve üzerine titrenen çocuklar. Doğu’nun annesi Sarıyer AK Parti Kadın Kolları Başkanıydı, Sertaç Bey de Tayyip Bey'in en yakın siyaset arkadaşlarından biriydi. İkisi de başlarına bu rejiminin ne acımasız olduğu oğulları üzerinden görünce AK Parti’yi bıraktılar buradaki direnişe destek veriyorlar. Çocukları dünyanın bir yerinde o ülke için çalışıyor artık.
"Bu kadar kötü rektör olmaz diyeceğim rektör değil, kayyım diyeceğim kayyımlık bir hukuki müessese"
Bu ilk kayyım bir yıl kadar dayandı ve yerine ikincisi Naci İnci, kayyımlıkta birinci hadsizlikte birinci birini getirdiler. Bu kadar kötüsü herhalde dünya tarihinde yoktur. Bu kadar kötü rektör olmaz diyeceğim rektör değil, kayyım diyeceğim kayyımlık bir hukuki müessese. Bu işgalci, bu cellat buraya geldi ve 3 yıldır inatla ısrarla devam ediyor. Hocalar 3 yıldır ısrarla, inatla mücadele ediyorlar. Bugüne kadar bu eylemlere katılan bütün akademisyenlere soruşturma açtılar. Bir çoğuna mahkeme açtılar. Can Candan, Tolga Sütlü, Yıldız Silier gibi akademisyenlerin görevleri hukuki olmayan biçimde sonlandırıldı. O gördüğümüz görüntülerin hepsi bu kapıda oluyor. Hoca geliyor kapıdan girecek, 'Giremezsin girişin yasaklandı' diyorlar. Hocanın dersi var işgalci, işgal etmiş orayı. 'Sokmam hocayı buradan içeriye' diyor. Prof. Dr. Cem Say, Boğaziçi Bilgisayar'ın başındaki hocayı arkanı rektörlüğe döndün diye kapıdan içeri sokmuyorlar."
"Bir iki kelime değiştirip aynı maddeyi yasalaştıracaklar"
Özel, rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına ilişkin düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini anımsatarak, "Buraya yüksek lisans yapacağım diye başvursa kabul edilmeyecek öğrenciyi rektör diye atıyor. Sırf yandaş diye. Sırf dediğini yapar diye. İşte o yetkiyi Anayasa Mahkemesi sekiz yıl sonra iptal etti. Bir de üstüne bir yıl süre verdi. Bir gecede alınan haksız yetkiyi düzeltmek için bir yıl süre verdi. O sürenin içindeyiz hala kıpraşmıyorlar. Ama açıkça söylüyorum. Yine yapacaklarını biliyoruz. Bir iki kelime değiştirip aynı maddeyi yasalaştıracaklar. Yeniden başvuru yeniden yıllarca bekleme. Anayasa Mahkemesi'nin Başkanının şahsında bütün üyelerine seslenmek isterim. Dört yıldır kullanmadığınız bir yetkiniz var. Yürütmeyi durdurma. Kararınızın arkasından dolananlara karşı uygulayıp da 'Kardeşim dalga mı geçiyorsunuz? Ben iptal etmişim aynısını getiriyorsun' deyip on gün içinde iptal ederseniz bir daha yapamazlar. Yok tekrar normal başvuru sürelerini beklerseniz iki buçuk üç yılda görüşürseniz o zaman bu hukuksuzluğa alet olduğunuz gibi sizi tanımayanların sizi paspas etmesine sessiz kalmış oluyorsunuz. Buradan bir kez daha Yüksek Mahkemenin Sayın Hakimlerine kararlarınızı hiçe sayan yaklaşımlara karşı gücünüzü gösterin, kurumunuza, kurumunuzun onuruna ve kişisel mesleki onurunuza sahip çıkın hatırlatmasını yapmak isterim" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
"Boğaziçi Üniversitesi Arşiv ve Dökümantasyon Merkezini lağvedip lojman yaptılar"
Ayrıca son birkaç not 200 kişilik emekli akademisyen ve mezunun kampüslere girişi engellenmektedir. Ben ana muhalefet partisinin lideri olarak bu açıklamayı kurumun içinde yapabilirim. İşgalcinin kapısında yapabilirim. Her yerde yapabilirim. Ama mezunların, öğrencilerin olmadığı bir yerde yapmamak için burada yapıyorum. Üniversitenin üst yönetim kademeleri kurum dışından atanan kadrolarca ele geçirilmiş durumda. Yukarıda görev almayı bu rektör kime teklif ederse bu kayyum kime teklif ederse kabul etmiyor. Kabul edenler zaten onunla tarihteki aynı yerdeki yerini alıyor. Boğaziçi Üniversitesi Arşiv ve Dökümantasyon Merkezini lağvedip lojman yaptı kendisine. Boğaziçi Mezunlar Derneği'nin 30 yıllık binasına el koydular polis zoruyla mezunları oradan çıkardılar. Geçen hafta Prof. Dr. Ceyhun Elgin'in paylaşımından öğrendik ki Boğaziçi'nde tadilat nedeniyle kaloriferler yanmıyor. Hocalar, öğrenciler paltoyla ders veriyorlar, ders alıyorlar. Hepimizin göz bebeği, Boğaziçi'ni, bu hale getirenler gözümüzün içine bakarak bu yaptıklarını savunamazlar.
"Bu kayyuma da bu kayyum rejimine de, bu saray rejimine de bu yaptıklarını yanına bırakmayacağız"
Şu içeriye girdiğim andan çıktığım ana kadar öğrencisiyle, öğretim görevlisiyle, çalışan herkesin gözleri çakmak çakmak bu mücadeleyi destekliyor. Ama gözümüzün içine bakamayanlar tarafından memlekete bu zulüm yapılıyor. Her birisi dahi düzeyinde iyi yetiştirilmiş, 200'ün üzerinde öğrenci sadece Almanya'ya kaptırıldı, dört yıllık kavganın sonunda. Bunu merak ediyorsa, iktidara müzahir medyaya söylüyorum. A Haber gelsin istediği kadar öğrenci ismini vereyim röportaj yapsın. Türkiye bu öğrencileri kaybediyor. Bu kadar büyük kötülük olmaz. Bir ülkeye bu kadar büyük kötülük olmaz. Bu kadar büyük kötülük ancak tasarlayarak olur, ihmalen olmaz, hatayla olmaz, kusurla olmaz, kasıtla olur. Sen bu kurumu çökerteceksin de ne işine yarayacak? Yetişmiş bunca öğrenciyi kaptıracaksın da ne işe yarayacak? Bu hocalar oturup sıcakta daha iyi şeyler üretmek için çalışacaklarına her gün gidip de orada ayakta, yağmurda, ayazda, güneşte dikilecek de senin ne işine yarayacak? Buradan bir kez daha bu vicdansızlığa dur demek istiyorum. Durun artık. Yeter. Bu mücadeleyi bugüne kadar Boğaziçi Üniversitesi kurumları zarar görmesin diye kendileri halletmek üzere hocalar hep ihtiyatlı davrandılar. Ama artık anlaşılıyor ki bu meseleyi daha fazla toplumsallaştırmak lazım. Biz bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak 1 milyon 600 bin üyemizde 81 il başkanımızla ilçe başkanımızla, bütün belediyelerimizle ve bütün milletvekillerimizle ne kadar destek isteniyorsa o kadar vereceğiz. Bu meseleyi toplumsallaştıracağız. Bu kayyuma da bu kayyum rejimine de, bu saray rejimine de bu yaptıklarını yanına bırakmayacağız. Boğaziçi'ni de Türkiye'yi de size dar edeceğiz. Hodri meydan."