Ekonomistler, ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesinin Türkiye ve dünya ekonomisine olası etkilerini, ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Mustafa Sönmez, “Jeopolitik risklerin arttığı dünyada büyük oranda bölgemizde yaşanmaya aday bir gelişme, ekonomi açısından riskleri arttıracak gibi duruyor” derken; Nesrin Nas, “Türkiye-ABD arasında yapısal sorunların varlığı nedeniyle Türkiye’yi zor günler bekliyor" diye konuştu. TEPAV Merkez Direktörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz ise “Çok bilinmeyenli denklem içinde Türkiye-ABD ticareti için hem risk hem fırsatlar mevcut" ifadesini kullandı.
Dünyanın merakla beklediği ABD başkanlık seçimlerinde kazanan taraf Donald Trump oldu. Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump, zafer konuşmasında "ABD’nin 47’inci Başkanıyım. Bu Amerikan halkı için muazzam bir zafer ve bizim Amerika'yı yeniden büyük yapmamızı sağlayacak" diyerek zaferi destekçileriyle kutladı.
ABD'nin 47'inci başkanı Trump, Türkiye'nin yakından tanıdığı isimlerden biri. 2017-2021 yılları arasında ABD'nin 45. başkanı olarak seçilen Trump ile Türkiye hükümeti arasında S-400 hava savunma sistemi, ABD'nin YPG'ye desteği, Rahip Andrew Brunson krizi, Halkbank Davası, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki enerji arama faaliyetlerinde Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ortaya çıkan gerilimler sırasında Türkiye'ye bazı yaptırım tehditlerinde bulunması, Türkiye'nin FETÖ lideri Fethullah Gülen’in iadesini talep etmesi ancak ABD'nin bunu kabul etmemesi gibi birçok konuda gerilim yaşandı.
Ekonomistler, Trump'un başkan seçilmesinin Türkiye ve dünya ekonomisine olası etkilerini ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. İktisatçı yazar Mustafa Sönmez "Trump Avrupa'yı hem ekonomik hem güvenlik anlamında etkileyecek gibi" diyerek şunları kaydetti:
"Trump kazandı, daha korumacı, globalleşmenin ivme kaybettiği, bölgeselleşmenin ise güçlendiği bir süreç hakim olabilir. AB, Trump'ın ticaret savaşında yeni ve en büyük hedeflerden birisi olacak. NATO’ya karşı daha soğuk durması beklenen Trump'ın Avrupa'yı hem ekonomik hem güvenlik anlamında etkileyecek gibi. AB, ticaret savaşı yoluyla büyümede sorun yaşayabilir. Türkiye'nin ihracatı ve büyümesi AB eksenli olduğundan olumsuz bir rüzgar eser. Türkiye AB ilişkilerinin gri alanı büyür. Trump'ın Çin'e karşı korumacı eğilimleri ve yaptırımları artar. Brics gibi oluşumlara, Trump olumlu bakmaz. Türkiye, böyle bir çok taraflılığa yönelirse Trump tepki gösterir. Rusya-Ukrayna savaşında sakinleşme ihtimali artarken, Orta Doğu'nun daha büyük karmaşaya içine girme ihtimali büyük. İran'a karşı çok daha net tavrı olan Trump'ın İsrail'i daha fazla destekleme olasılığı yüksek. Çin'e karşı yeni yaptırımlarla gelmesi beklenen ABD'nin ya da Trump'ın, Çin'in Tayvan üzerindeki hamleleri ile karşılaşma olasılığını da unutmamak gerekiyor. Sonuç olarak, jeopolitik risklerin arttığı dünyada büyük oranda bölgemizde yaşanmaya aday bir gelişme, ekonomi açısından riskleri arttıracak gibi duruyor. Bu risk yükselişi, Türkiye'ye yabancı kaynak girişini olumsuz etkiler, iç tansiyon yükselirse bu negatiflik büyür, enflasyon kontrolü daha da zorlaşabilir ve yeni dövize atak süreçleri yaşanabilir."
"Türkiye-ABD arasında yapısal sorunların varlığı nedeniyle Türkiye’yi zor günler bekliyor"
Trump'ın kazanması ile dünyaya bir belirsizliğin hakim olacağını vurgulayan ekonomist Nesrin Nas, "Trump’ın kazanması ile ABD ve dünyada belirsizlik hakim olacaktır. ABD iyice kutuplaşacak ve bu kez Kongre’de de güçlü olan Cumhuriyetçiler nedeniyle liberal ve özgürlükçü değerler yara alacak bu da iç çatışmaları körükleyecektir. Trump aynı zamanda Avrupa ve dünyanın sorunu olacaktır. Seçim vaatlerini yerine getirmesi halinde uluslararası serbest ticaret darbe alacaktır. Çin mallarına yüzde 60 gümrük vergisi koyması haliyle zaten ivme kaybeden Çin ekonomisini sarsacaktır. Her ne kadar Çin büyük bir teşvik paketi hazırlamışsa da bunun iç pazarı güçlendirme etkisi sınırlı kalacaktır. Kaldı ki ucuz Çin malı nedeniyle refahı artan Amerikalı tüketici de kaybedenler arasında olacaktır. Euro dolar karşısında güç kaybedecektir. Bitcoin ve altcoinler yükselecek. Ukrayna’nın bundan sonra işi daha zor. Putin ve Netanyahu için bahar geldi diyebilirim. NATO’nun zayıflaması olasılığı yüksektir. İran konusunda sert bir tutum alması olasıdır. Irak’tan çekilmesi halinde Irak daha çok karışacak, bu da Türkiye’nin başını ağrıtacaktır. Suriye’den çekilmesi de olasıdır ama daha zayıf bir ihtimaldir. Türkiye ile kişisel ilişki kursa da, Türkiye-ABD arasında yapısal sorunların varlığı nedeniyle Türkiye’yi de zor günler bekliyor" şeklinde konuştu.
Ekonomist Öner Günçavdı, Trump'un meclis çoğunluğunu da kazandığını anımsatarak "Birinci döneminden çok daha farklı bir Trump karşımıza çıkacak" diyerek şunları söyledi:
"Yarın FED’in toplantısında nasıl bir tavır takılacaklarını göreceğiz. Birinci sınavı orada vereceğiz. Öncelikle bir belirsizlik etkisi olacak dünya ekonomisinde. Ama bu seçimdeki vaat ettiği politikaları eğer yaparsa. Mesela gümrük vergilerini artırırsa, korumacılık politikalarını arttırırsa bunun otomatik olarak kendi ekonomisi içerisinde enflasyonist etkileri olacak. Keza aynı şekilde Çin'e karşı yaptırımlarda bulunacak. Çin üretimi üzerinde olumsuz etki yapması bekleniyor. Bunun hem kendi ekonomisine hem de dünya ekonomisindeki fiyatlara olumsuz etki etmesini ben bekliyorum böyle bir durum var. Faizleri düşürecek, bazıları bu faizleri düşürmesinin Türkiye’ye olumlu olacağını düşünüyor. Kısa vadede belki fon bulmakta eskiye göre rahatlamış olur Türkiye ve Türk lirasının üzerindeki baskılar azaltılmış olur ama asıl problem enflasyonun azması neticesinde ortaya çıkacaktır. Trump’ın çok iddialı sözleri, vaatleri var. O vaatlerin uygulanabilirliği de çok şüpheli. Bir başka etki daha var. O da 'askeri olarak güçlü olacağım, kamu harcamalarını artıracağım' diyor. Bunların hepsinin etkileri enflasyonist. Böyle enflasyonist bir ortamda nasıl düşük faiz politikası izleyeceği belirsizliğini koruyor. Yani bu enflasyonla baş etmenin yolu doğal olarak para basmamak ve faizleri yükseltmek buna da girmeyeceğini söylüyor. Yani bir Nas sürecinin Amerika'da yaşanma ihtimali var. Ama bu konuda ilgili FED'in ne kadar siyasetten bağımsız kalacağını biz gözlemleyerek göreceğiz. Türkiye için iki başkan hangisi seçilirse seçilsin durumun çok fazla değişkenlik göstermeyeceğini düşünenlerdenim. Yani bugünkü sorunlarımızı çözebilmek için Amerika'dan medet umma noktasında değiliz biz. Kendi iç sorunlarımız var ekonomiye, bize özgü sorunlar var. O sorunlar giderek artıyor ve Türkiye ekonomik krizi, siyasi krizle birlikte yaşayacak duruma geliyor. Mecliste de çoğunluğu kazandılar. Bu birinci döneminden çok daha farklı bir Trump karşımıza çıkartacak."
TEPAV Merkez Direktörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz ise Trump'un seçilmesi sonrası Türkiye-ABD ilişkilerinin yanı sıra Türkiye-Rusya ilişkilerinin de farklı boyutlara taşınabileceğini belirtti. ABD'nin AB ve Çin geriliminden Türkiye'nin karlı çıkabileceğini aktaran Yılmaz, şöyle konuştu:
"Çok bilinmeyenli denklem içinde Türkiye-ABD ticareti için hem risk hem fırsatlar mevcut"
"ABD seçimleri sonrası Trump’ın gelmesi ilk bakışta uygulanacak koruyucu politikalarla birlikte ticari yaptırımlar konusunda işlerin pek de iyi gitmeyeceği anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle Trump döneminde başlayan uygulamanın devam etmesi içeride oluşan baskıyla da kuvvetle muhtemel gözükmektedir. Türkiye açısından ise olabilecek şey muafiyet, şartlı muafiyet ve ikili anlaşmalarla ortak projelerle etkinin azaltılmasına yönelik somut adımlar ve çeşitli başlıklarda müzakere süreçlerine başlanması olarak görülmektedir. Bu anlamda çelik ve alüminyum ticaretine ilişkin karbon bazlı düzenlemelerin aktif şekilde müzakereye açılması ihtimalini ise Türkiye’nin iyi değerlendirmesi ve bu alanda ertelediği adımları atması gerekmektedir. ABD ile Türkiye arasında stratejik çerçevede yürütülen görüşmeler çerçevesinde yeşil teknoloji, enerji ve iklim odaklı projelere yönelik atılacak somut adımlar burada belirleyici olacak ve kaldıraç etkisi yaratacaktır. Bu ise hem özel sektörün hem de kamunun kurumsal kapasitelerinin stratejik bir temelde güçlendirmesini gerektirmektedir. ABD ile Türkiye arasında izleyen dönemde gelişmesi muhtemel olan potansiyel ilişkiler Türkiye-Rusya ilişkilerini de ister istemez yeni bir boyuta taşıyabilir. Burada kritik olan sürecin Türkiye açısından nasıl yönetileceği ve geciken somut adımların bir an önce atılması konusunda kurumların nasıl harekete geçeceğidir. Türkiye 2025 yılında belirsizliklerin daha yoğun olduğu bir döneme girmekte ve ister istemez ülkenin kırılganlıklarını artırmakta. Bu ise hem siyasi olarak hem de ekonomik olarak iyi yönetilmesi gereken bir döneme girdiğimiz anlamına gelmektedir. ABD ile geçmişte Trump döneminde olduğu gibi yaşanacak ani gerginlikler yaşanması, ekonomide dalgalanmanın çok daha büyük olması anlamına gelmekte. Bunu iyi yönetilmesi ve proaktif politikaların uygulanması gereken bir dönem olarak görmek lazım. Sonuç olarak bu çok bilinmeyenli denklem içinde Türkiye-ABD ticareti için hem risk hem fırsatlar mevcut. ABD’nin Çin ve AB ile muhtemel gerilimi sonucunda Türkiye’de otomobil, dayanıklı tüketim malları gibi sektörlerin önü açılabilir."