CHP İzmir İl Hukuk Komisyonu Başkanı Murat Aydın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak da içeren ‘ahmak’ davasına ilişkin “Toplumun siyasi tercihlerini, geleceğini kimi bürokratik mekanizmalarla, kimi yargısal kararlarla değiştirmeye ya da yönlendirmeye çalışanlar bir kere daha kaybedecek. Bu yol çıkmaz yoldur, siyasi iktidar bu yolla gidişini hızlandırmaktan öte sonuç elde edemeyecektir. Sayın İmamoğlu’nun dediği gibi eğer istinaf mahkemesi bu kararı onaylarsa bu kararın Yargıtay’dan dönüşünü bu siyasi iktidar göremeyecektir” dedi.
CHP İzmir İl Başkanlığı, ceza infaz sistemi, çocuk cinayetleri ve tartışmalı yargı kararlarıyla ilgili ilgili basın toplantısı düzenledi. CHP İzmir İl Hukuk Komisyon Başkanı Murat Aydın, yargı sisteminin düzgün işlemediği toplumlarda çürümenin kaçınılmaz olduğunu belirterek, “Yargı sisteminin etkili çalışmadığı, adaletin sağlanmadığı, suçluların cezasız kaldığı konusunda toplumsal inancın yerleştiği ülkelerde huzur, ekonomik kalkınma ve hatta toplumsal birlik sağlanamaz. Toplumun yargıya olan inancı azaldıkça bir arada yaşama arzusu, geleceğe umutla bakma duygusu azalır. Kişilerin kendilerinin ve ailelerinin geleceği konusundaki yaşayacakları endişe toplumsal gelişmeyi yavaşlatır. Yargının tarafsız ve bağımsız, hukukun üstün, yargıcın güvenceli olduğu bir sistem kurulmadıkça bu durum daha da kötüye gidecek ve başta ekonomik kriz olmak üzere yaşadığımız temel sorunları çözemeyeceğiz.”
"Yeni Narinler olmaması için samimiyetle gayret göstermeye çağırıyoruz"
Kaybolduktan 19 gün sonra bir dere yatağında çuval içinde cansız bedeni bulunan Narin cinayetine de değinen Aydın, şu ifadeleri kullandı:
“Küçük yaşta bir çocuğun önce kaybolması sonra da ölü olarak bulunması hepimizi derinden yaraladı. Narin’in öldürülmesine dair adli soruşturma halen devam ediyor. Hepimiz bu soruşturmanın etkin şekilde yapılmasını, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz. Ancak yaşadığımız olayın münferit bir olay olmadığını bilmemiz gerekiyor. Çocuğu bir birey olarak görmeyen, onu ailenin ya da içinde bulunduğu toplumun malı olarak gören anlayış değişmedikçe, devletin çocuk koruma sistemi kurulup etkin şekilde çalıştırılmadıkça başka olaylarla da karşılaşacağız. Narin’in öldürülmesi toplumun dikkatini çektiği ve infial yarattığı için görünür oldu ancak bugün ülkemizin birçok yerinde benzer olaylar yaşanıyor. Savcılıklarda onlarca Narin soruşturması devam ediyor, mahkemelerde benzer davalar görülüyor.
Suç mağduru olan, suça sürüklenen çocukların korunmasına ilişkin etkin mekanizmalar kurmalıyız. Çocukları sadece mağdur olduklarında ya da suç işlediklerinde hatırlayan değil her zaman koruyup kollayan, sorunlarını çözen bir devlet mekanizması oluşturmak zorundayız. Siyasi iktidarın yeterince çalıştırmadığı çocuk koruma sistemine dikkat çekmeliyiz. Kadınlara ve çocuklara yönelen şiddetin sadece cezalarla önlenemeyeceğini bilerek etkin çözüm yolları üretmek zorundayız. Böylesi bir sistemi oluşturmanın ülkemiz için bir gereklilik olduğunu görerek günlük siyasi çekişmelerin ötesinde konuya bakmak, aklıselimle hareket etmek hepimiz için görevdir. Bugün Narin’in başına gelenlere üzülen herkesi bu konuda çaba sarf etmeye, yeni Narinler olmaması için samimiyetle gayret göstermeye çağırıyoruz.”
“Yaşanan sorunların cezaların arttırılması ile çözülemeyeceği de açıktır”
Polis memuru Şeyda Yılmaz’ın şehit edilmesine değinen Aydın, cezasızlık politikasını eleştirerek şöyle konuştu:
“Bir polis memurunun şehit edildiği vahim olay suçun önlenmesi, suç işleyenlerin cezalarını çekerek iyileştirilmelerine dair infaz sisteminin çalışmadığını bir kez daha ve en acı şekilde gözler önüne serdi. Ülkemizde bir ceza infaz sistemi yoktur. Aralık 2004 tarihinde yürürlüğe giren İnfaz Kanunu, aradan geçen 20 yılda kırk kez değiştirildi. İnfaz süreleri, infaz biçimleri ve koşulları birden çok kere değiştirildi ve tüm bu değişiklikler infaz sisteminin tamamen çökmesine yol açtı. Suç işleyen kişilere verilen cezalar, çıkarılan örtülü af kanunlarıyla infaz edilmediği gibi hükümlülerin cezaevinde kaldıkları süre içinde iyileştirmeye yönelik işlemler de etkili şekilde yapılmamaktadır. İnfaz kurumundan salıverilen kişilerin denetimi ve takibi yapılmamakta, başta iş bulma gibi mekanizmalarla sosyal hayata uyumlarını sağlayıcı işlemler yerine getirilmemektedir. Yaşanan sorunların cezaların arttırılması ile çözülemeyeceği de açıktır. Çünkü cezaları ne kadar arttırırsanız arttırın verilen cezalar uygulanmayacak, infaz kurumuna alınan hükümlüler için iyileştirme mekanizmaları işletilmeyecekse verilen cezanın etkinliği olmayacaktır. Henüz 19 yaşında olmasına rağmen birçok suçtan hakkında soruşturma yapılan kişi hakkındaki soruşturmaların önemli bir kısmının çocuk yaşta olduğu zamanda meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu gerçeklik ülkemizin çocuk koruma sisteminin de tümüyle çöktüğünü göstermektedir. Suça sürüklenen çocukların iyileştirilmesi, korunması, suç tekrar riskinin azaltılmasına yönelik koruma sistemlerinin tümü ile boşa çıktığı anlaşılmaktadır. Çocukların işlediği suçlara yönelik koruma sistemlerinin çalışması ve çocuk adalet sisteminin gereklerinin yerine getirilmesi hem o çocuğun hem onun ailesinin hem de tüm toplumun geleceği bakımından önem ve değer taşımaktadır. Çocuk koruma ve çocuk adalet sistemi baştan aşağı tekrar ele alınmalıdır.”
“Siyasi iktidar bu yolla gidişini hızlandırmaktan öte sonuç elde edemeyecektir”
İBB başkanı Ekrem İmamoğlu’nun istinaf sürecindeki davasıyla ilgili de konuşan Aydın, şunları kaydetti:
“Türkiye’de yargının siyasallaştığı ve siyasi sonuçlar elde etmek için kimi yargı organlarının kullanıldığı açıkça görülüyor. Sayın İmamoğlu hakkında ki davanın hukuki hiçbir yanı yok. Ne söylediği söz suç teşkil ediyor ne de bu söz yüksek seçim kuruluna yönelik bir söz bunu herkes biliyor. Bu davayı bir hukuk zemininde tartışmak bizatihi hukuk biriminin kendisine hakaret olur. bu dava açık bir siyasi davadır açıkça siyasi hedefleri olan bir davadır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin bildiğimiz bütün zorluklara rağmen hala hukuku savunma noktasında olmasını ummak istiyoruz ve bu hukuksuz kararı kaldıracağını düşünüyoruz kaldırılmasını diliyoruz. Ama şunu söyleyelim hukuki bir bilgi olarak en azından istinaf mahkemesi Sayın İmamoğlu’nun mahkumiyet kararını onaylasa da bozsa da bu dosya Yargıtay’a gidecek ve son sözü Yargıtay söyleyecek. Dolayısıyla Sayın Başkan hakkında siyasi yasak kararı çıkmış olmayacak. Yargıtay tarafından bir karar verilinceye kadar Sayın Başkan görevin başında olmaya devam edecek halkın oylarıyla seçildiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bugüne kadar olduğu gibi en iyi şekilde sürdürmeye devam edecek. Ve toplumun siyasi tercihlerini geleceğini kimi bürokratik mekanizmalarla kimi yargısal kararlarla değişmeye ya da yönlendirmeye çalışanlar bir kere daha kaybedecek. Bu yol çıkmaz yoldur, siyasi iktidar bu yolla gidişini hızlandırmaktan öte sonuç elde edemeyecektir. Sayın İmamoğlu’nun dediği gibi eğer istinaf mahkemesi bu kararı onaylarsa bu kararın Yargıtay’dan dönüşünü bu siyasi iktidar göremeyecektir. CHP ve toplumun bütün kesimleri bütün unsurlarıyla böylesi bir karara olabilecek en sert tepkiyi verecektir.”
“Karşı çıkmayı sürdüreceğiz ve o projeyi yapamayacaklar”
Geçen günlerde iptal edilmesiyle gündeme gelen Çeşme Projesi’ne ilişkin mücadele mesajı veren Aydın, şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve AK Parti iktidarı hukukla bağını koparmış durumda zaten bunu çok uzun zamandır biliyoruz onlar hukuku ancak kendi işlerine yaradığında bir araç olarak kullanan bir siyasi anlayışa sahipler şunu açıkça söyleyelim Çeşme Projesi olarak dilendirilen proje kamu yararı taşımayan Çeşme halkının ve İzmir halkının yararına olmayan bir rant projesidir ve hukuka aykırıdır. hukuka aykırılığı da mahkeme kararı ile tescil edilmiştir siyasi iktidar benzer olaylarda ki gibi verilen karara bir parça düzelterek orasını burasını oynayarak özünde değiştirmeyerek bir karar alacaksa bu kendilerinden beklenen bir şeydir ama bu karara karsı hem hukuku hem demokratik mücadelesi sürecektir. Çünkü bu karar bu proje halkın yararına değildir. Derdimiz iktidara karsı olmak değil, halkın yanında durmaktır. Bu proje halkın yararına değildir o yüzden de buna karşı çıkmayı sürdüreceğiz ve o projeyi yapamayacaklar.”