Önceki ekonomik krizlerde temel sokak ölçüsü vardı; ülkenin veya ilin finans ağırlıklı yerlerindeki iş yerleri satılık veya kiralık ilanı asardı. Finans dünyası krizin kokusunu erkenden alınca anında ofisi boşaltırdı. Böyle olunca da, kiralık veya satılık ilanları çoğalırdı; sonrasında da kriz gözükürdü. Bu konuda İstanbul için en güzel gösterge yeri Taksim ve Levent arası iş yerleriydi; buradaki ofislerde kiralık veya satılık ilanının çokluğundan kriz hakkında bilgi sahibi olurduk.
Şimdi durum değişti. Salgına karşı ekonomik olarak en hazırlıksız iktidar bizimkisiydi. Bunu aleni görüyorduk. Halkın enflasyon hissi ile devletin enflasyon kararı arasında neredeyse iki kattan fazla fark vardı. Bu fark önlem alınmadığı için halka fakirlik ve soygun olarak dönüş yapmaktaydı. Üstüne salgın da geldi. Salgın konusunda en basiretsiz ve tutarsız mücadele bizim ülkede oldu. Bu da güveni sıfırladı. Artık devletin resmi verisine güvenmeyen, doğru olsa bile güvenmeyen veya ön yargılı olan bir halk var. En cahili de, en zekisi de, en çok okumuşu da bu şekilde düşünmeye başlamıştı. Bu ön yargı tamamen yerleşti.
Salgın tüm dünyada ekonomik kuralları alt-üst etti. Önce zoraki evden çalışma sistemi başladı. Sonra bu sistem çok beğenilince, halk nezdinde zemin bulunca evden çalışma sistemi kalıcı hale geldi. Ekonomi böyledir; engel tanımaz. Ekonomik çılgınlığın önüne kanunlarla da geçilemez. Dünya şekilleniyor. Bu şekillenme bizim ülkemizi de etkiliyor.
Önce bankalar uzak çalışmaya geçtiler. Sonra büyük holdingler geçti. Şimdi irili, ufaklı firmaların neredeyse tamamı uzak çalışma sitemine geçmeye karar verdi.
İşte iktidarın dar kafası buna hazır değildi. Lüks sayılacak bölgelerdeki o devasa yerler boşalmaya başladı. Krizde en çok kazanan şirketlerin bulunduğu yerlerdeki iş merkezleri ya kiralık ya satılık ilanı almaya başladı. Çünkü her güçlü ve büyük şirket, çalışanının sadece zorunlu olanını ofise çağırmaya başladı. Bu durumda büyük ve devasa ofise gerek duymayan firmalar yeni ve küçük yerlere taşınmaya başladılar.
Bu aşamadan sonra; artık merkezi yerlerdeki lüks iş merkezi veya lüks daireler çok uyguna kiralanacak, satın alınacak veya satılığa çıkacaktır. Kenar yerlerdekiler sahip bulmakta çok zorlanacak. Elde çok sayıda inşat stoku vardı. Üstüne evden ve uzaktan çalışma nedeniyle boşalan yeni ve hazır yerleri de ekleyince, bizim açımızdan krizin daha büyüğü yaşanmadı gibi duruyor.
Hazırlıklı mıyız? Hayır. İktidarın tek amacı, bedeli ne olursa olsun iktidarda kalmak ve kısır döngü, basit propaganda yapmak. Ülke dıştan art niyetlilerle çevriliyken, içeriden de iktidarın kör politikasıyla darmadağın olmuş durumda. Para toplamak için dünyayı kandırma projesi olan İstanbul Kanalı yapılsa dahi, bu krizinden kurtuluşumuz yoktur. Bir ürünün üretim planına göre üretilmesi en az dört yıl gerektirmektedir: Devletin hazırlığı, devletin mevzuatı, insanların üretime başlaması, üretilenin tüketiciyle buluşması. Fakat bizim ülkenin ekonomik durumu dört yıl bekleyemez. Ülke Parsel Parsel satılığa çıkacaktır.
Moratoryum ilan etmezsek, şükredelim.