Ülkenin içinde bulunduğu kötü durumu açıklamak için çok insan sokağın sesine kulak verir. Bazen sokağın sesi gerçekleri örtbas eder; işin içine maneviyat veya haksız maddiyat girer. Fakat bir pazarın durumunu en iyi düşük gelirli nisan bilir. Ülke süper güç olduğunda da düşük gelirli isyan eder, ülke battığında da...
Bazı zamanlarda bu düşük gelirli kesimin sesini GÜVEN endişesi örtbas eder. Eğer açlığın ve güvenliğin korkusu olmasa her yerde her ay bir isyan olur. Bu durumu bilen iktidar da elinden geldiğince ortamı geriyor. O gerginlikle bazı özel sorunlar öteleniyor. Nereye kadar?
Ülkenin en az gelecek yirmi beş yılındaki tablo çok karanlık. Bunu sıradan vatandaş da anladı. Düzelmesi de zor. Bu nedenle de TL’nin yabancı para karşısındaki durumu utanç verecek aşamaya düştü. Enflasyon zirvede, işsizlik de ülke tarihinin en tepesinde… Bu işsizlik ve bunalımı kısa zamanda aşmak da mümkün değil.
Çünkü:
Türkiye’nin üretimi, tüketimini karşılamıyor. Aradaki açık turizm geliriyle kapanmaya çalışılıyordu, o da yetmeyince borçlanılıyordu. İktidar genelde borçlandı. Borçlar da birikti ve borçların faizlerini de ödeyemez duruma düştük. Fakat geliri azken gideri kısmak gerektiğini en cahil vatandaş da bilir. Peki, iktidar neden gideri kısamıyor?
Çünkü:
Gelecek siyasi kaydı, iktidarın gözlerini kör etti. Hırs ve korku sırf kendilerini kurtarsın kuralına dönüştü. İktidar bir dipsiz kuyuya düştü, çıkamıyor.
Çünkü,
Ekonomi ve sanayi bakanlığının bütçesinden daha fazla bütçeye sahip olan Diyanet İşleri’nin yıllık ve bilinen On İki Milyar TL masrafı bu haliyle ve sonsuza kadar sürekli olacak, bu masrafın karşılığı bir çöp dahi üretilmemiş olacak.
Çünkü,
Yirmi Beş Yıl geçmediğimiz köprüden, geçmeme parasını yabancı para cinsinden ödeyeceğiz ve bu para sonunda ülke ekonomisine üretilmiş bir katı sağlamayacak.
Çünkü,
Yirmi Beş Yıl boyunca Şehir Hastaneleri için akılla izah edilemez bir kira bedelini yabancı para cinsinden ödeyeceğiz ve bu masraf yapılmadan da aynı hizmet yapılabilirken, bu yapılan masraf karşılığı boşa düşmektedir.
Çünkü,
Uçakların inmediği hava limanlarına, uçak inmedi diye Yirmi Beş Yıl boyunca para ödeyeceğiz ve inmeyen uçakların ülke ekonomisine bir katkısı olmayacak.
Çünkü,
Ülkenin arge ve marka destekleme kuruluşları yandaş zihniyetinde olanlara peşkeş çekilince, buluş, marka, patent yurt dışına kaydı, iktidardan olmayan ama zeki insanlar lisanslarını yabancı ülkeye verdi, bu ürünler karşılığı çok para kazacakken, çok para kaybetmiş olacağız.
Çünkü,
Ülkenin en büyük üretim gücü olan zeki gençler, ülke içinde adaletli iş bulma şansı olmadığı için yurt dışına gitti, bunların bulundukları ülkelerdeki üretimlerini biz buradan, borçlanarak satın alacağız, o zeki insanlar bir daha ülkemize gelmeyecekler.
Bütün bunlar bir cahilin bile anlayacağı şekildedir. Ülkenin içine boru döşenmiş, içi boşaltılıyor hissini duyan herkes ülkenin mevcut üretim gücüne güven duymaz. Sonuçta da, TL’nin ve gerçek halk enflasyonunun ne olacağı kestirilemez...
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 2.10.2020 00:00:00 / Okunma = 30294