Son zamanlarda ülke yöneticimiz, kafasına taktığı kişilere ve özellikle siyasilere oldukça yüksek tutarlı tazminat davası açmaktadır. Basit bir araştırma yaptım; çoğunluk 1.000.000TL olmak üzere 250.000 TL ve 20.000TL olan çok davası var.
Benim aklıma gelen sorular var. Neden 999.000 TL değil? Oysa psikolojik etki yönünden, 999.000 TL halkın beyninde 1.000.000TL’den daha büyüktür.
Neden, 251.000 TL değil de, 250.000TL. Benim bakış açıma göre, psikolojik etki yönünden 249.000TL, 250.000TL’den daha büyüktür.
Aslında olay hiç de basit değildir. Tazminat davası açmak da siyasi bir manevradır. Ülkenin her şeyine sahip birisi, hatta kamu kurumlarının tamamının parasal gücü elinde olan, medyanın her şeyi elinde olan, hazinenin tüm yetkisi bile elinde olan biri bu tazminatlardan kazanılan paraya mı ihtiyaç duyar?
17 yıl iktidarda kalmak için bir insanın kişisel aklı yeterli olur mu? Bir partinin tek başına 17 yıl iktidarda kalması mümkün mü? Bir güç bu işin organizatörü olamaz mı? Eğitimi düşük halkın beynine küsüratlı rakamları yerleştirmek çok zordur; o nedenle akılda kolay kalan, aynı zamanda unutmayacağı bir geçmişi olan rakamlar gündemde tutuluyor. Unutulmayan rakamlar da halkın gözünde haklılık varmış algısı oluşturuyor. Halkın en çok kullandığı 1.000.000 TL, 250.000 TL, 20.000 TL olan paralardır. Yeni parada bunlar yok ama halkımız hala eski parayla yaşıyor. İşte, tazminat tercihinde bunlar etkili oluyor, 5 kuruş değil.
Bu büyük kurguyu şöyle pekiştirelim:
Bir insan düşünün; kemikleşmiş kitlesini karşısına alıp, “hesap sormazsam namussuzum!” dedikten sonra, hesap sorana namussuz diyecek aşamaya gelmesi ve hesap soracağı kişiyle doğal, ayrılmaz bir koalisyon kurması… İmkânsız gibi gözüken bu olay şu an ülkede eksiksiz yaşanıyor. Neden?
Bir insan düşünün, vatan elden gidiyor, ben bu halkın ve ülkenin geleceğinden endişe ediyorum, Harun gibi gelip, Karun gibi oldular… dedikten sonra, bu söylediklerini yapanı ölümüne, göğüs göğse, hatta hakaretleri, küfürleri göğüsleyerek savunacak aşamaya ne getirdi?
Bir başka insan düşünün, ülkede terörizm estirmiş bir zihniyetin temsilcisidir. ABD’de oturuyor. Hatta, malikânesi var. Malikânenin giderini bile hırsızlık yapmadan karşılaması mümkün değildir. Bu zevat, ülkemizdeki fitnenin başı olarak lanse ediliyor; ben de öyle düşünüyorum. Şimdi, bu şeref yoksunu uçağa atlasa, Ankara’ya inse ve dese ki; “ Cezaevlerine gönderdiğiniz herkesi serbest bırakın, onların hiçbir suçu veya katkısı yok, her haltı ben planladım, ben yaptım, suçluyum ve ben de teslim olmaya geldim... “ Der mi? Öldü, ölecek bir yaratık bunları der mi? Ayağının biri öbür dünyaya gitmiş, yaşayan ceset, der mi? (Burada küçük bir parantez açayım: Ergenekon kumpasında Rusya’da iken hakkında yakalama ve hatta tutuklama kararı çıkan generallerimize Rusya sığınma teklifi yaptı. Ama onlar koşarak ülke cezaevlerine geldiler. AB’de ve özellikle Nato’da bulunanlar için de aynı durum geçerliydi. Çünkü, onlar onurlu bir halkın onurlu subaylarıydı. Oysa, bu gerzeklerin hepsi yurt dışına kaçtı veya kaçırıldı. Birisi de geleyim, demiyor. )
, Ülkeden dışarı kaçan, ülkemizde suç makinesi gibi kabahat işleyen PKK’lıların hiçbiri kolay kolay gelmiyor.
Ülkemizdeki fitne merkezi olan, yıllardır ülkenin içini oyan ve ülkemizi ABD’nin karakolu haline getirme zihniyeti olan Fetullah nifak yuvasını fertlerinin hiçbirisi gelip teslim olmuyor.
İşte komplo üreteceklere lazım olan yer burası: Planlı teröristlerin (Buna Fetö de dâhil) hiçbirisi kendi başına bu eylemleri yapmadı; halen de kendi başlarına bu eylemleri yapmıyorlar. O güç, içeride ve dışarıda hala ülkemizi yönetmeye devam ediyor.
Aynı dış mihrakın kullanmaya devam ettiği siyasi güç de var; kim olduğu belli. Asıl mesele; bu ülkenin ekmeğini yemiş bir yapı, kişi, kurum veya ailenin, zümrenin veya örgütün bu hain dış mihrak denilen yapının kumandası haline nasıl geldiğidir.
İnsan aklı almıyor. Bir yanda ülkesi ve halkı için ölen insanlar, bir yanda ülkesini ve halkını satmak için ölen insanlar. Kısacası, tazminat için karar verilen o düz rakamlar derin düşünce ve plan sisteminin siyasi argümanlarıdır. Sol cenah bilmez bunları demek istiyorum, diyorum da…
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 5.03.2020 00:00:00 / Okunma = 12238