Ülke ayrışmasın, bundan herkes zarar görür derken, bilinçli bir ‘koca el’, bile isteyerek ülkeyi her yönden bıçak sırtı haline getirmeye çalışıyor. Ayrışma büyüdükçe, iç dinamiklerde önemsiz bulunan basit düşünceler bile karşı cephede olanlar için hakaret ve tehdit silahı olarak kullanılıyor.
Yazılı ve özellikle görsel medyada kim ve ne olduğu bilinmez şekilde saldırı yaşıyoruz. Bunların açık ve tehdit olanları da var, gizli kapaklı olanları da var. ‘Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atalım’ ifadesini bir muhalif kullanmış olsaydı, ülkenin sıradan savcısı değil HSYK’sı bile devreye girmişti. Başı Dönen Baro Başkanı demeç üstüne demeç vermişti. İktidar vekilleri bile adeta isyan bayrağını açıp, ‘bize darbe yapmak istiyorlar’ diyerek canlı yayında ağlardı. Fakat, hedefte iktidarın fikir düşmanı olan bir medya kurumu ve tehdit eden de bir yandaş olunca, ülkede savcı kıtlığı yaşanıyor.
Ana Muhalefet Partisi Başkanına yumruk atan ve sicili bozuk olan insan diyemeyeceğimiz kişi için iddianame dahi hazırlanmazken, iktidarın bir vekiline yan bakanın mahkemesi bir ayda yıldırım hızıyla karara bağlanabiliyor ve elbette o kişi veya kişiler de Silivri Cezaevi’ni boyluyor.
Ortalama bir şehirden daha büyük nüfusa sahip olan Cezaevi nüfusunda, odalarda tıklım tıklım insanlar hayatta kalma mücadelesi verirken, iktidar önümüzdeki yıllarda daha çok insanın cezaevine gireceğini varsayarak daha büyük, en büyük cezaevlerini inşa ediyor. Bu bir öngörü değil, iktidar bunu görmüş, planlamış ve devreye almış olmalı ki, ülkemizin en büyük şehrinin bir cezaevi şehri olacağı varsayımıyla yapılıyor gibi bu cezaevleri...
Bir yandan Anayasamızın ilk üç maddesinin tartışılması yapılırken, anayasadaki değişmez madde olan “Hiç kimse dil, din, ırk ve vb durumlardan dolayı ...” maddesine inat, aleni suç içleniyor ve sokakta bir insana “Müslüman mısın? Müslümanlığın gereklerini yerine getirmiyorsun?!” gibi soruları sorma ve bu videoyu da yayımlama hakkının kendinde olduğunu gören kara bir cahil zihniyet kendini güç odağı olarak görüyor.
Adalet çıkmazda…
Ahlak çıkmazda…
Din çıkmazda…
Ekonomi çıkmazda…
Siyaset çıkmazda…
Hatta ülke de çıkmazda…
Bu gidişin sonu ‘Türkiye Cumhuriyeti’ kavramı esasında çıkmazdadır; elbette iktidar nimetinden yararlanan birtakım kimseler bunu görmek istemezler; görürler ama geçici sorun diyerek ötelerler, görmek istemezler. Fakat, bu ötelemeler öyle kalıcı hasar bırakacak ki, bu hasar yirmi yılda yapıldıysa, ancak yüz yılda zor geri düzelir. Bu da halkımızı en az iki nesil bilimde ve teknolojide gelişmiş olan ülkelerin kölesi yapar. Bu kölelik bize uyar mı? ‘Haklısın Musa ama Firavun karnımızı doyuruyor’ diyen Firavun un malum halkı gibi köle haline gelirsek sonumuz ne olur? Öyle bir durumda bizi kurtaracak yeni bir Mustafa Kemal’in ortaya çıkmaması için diyanet, eğitim, polis, mit, asker ve mafya gücüyle engel çıkarılmaya çalışılıyor. Hiç düşündünüz mü? Yeni bir Mustafa Kemal çıkmaz ise, kimin modern mandası oluruz? Korkunç sondan dönmek için son dönemeçlerdeyiz, biline…
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 30.12.2019 00:00:00 / Okunma = 4545