İletişim çağının özelde insanları ve genelde toplumları kontrolsüz şekilde değiştirdiği çok açıktır. Böyle durumlarda herkes gibi benim de “çok şeyler“ söylemem gerektiğini, herkes gibi bunu yazarak anlatmam gerektiğini ve herkes gibi “yetenekli” olduğumu düşünmem içinde bulunduğum ortamdandır.
25 yıllık yazılım sektöründe ve ağırlıklı kamu kesimiyle iş yaparken, insan aklının alamayacağı şekilde tuhaf ekonomik kural, bürokratik kural ve hatta tuhaf bürokratik davranış ile karşılaştım. Kamu kurumları ile her karşılaştığım sorunda, sorunun hemen ertesinde çok sayıda avukat kapımı çaldı. Kimisi devletten, fesih edilen sözleşmenin bedelini alırım diyor, kimisi üstüne tazminat da alırım diyordu. Böyle durumlarda ne çok avukat, avukat yardımcısı(ayakçısı) ve ne çok mübaşir tanıyor insan!
Şu anki işyerinin bahçesinden dışarı çıkacağım anda, site içine girmeye çalışan icra için gelmiş araba (Adaleti Güçlendirme Vakfı) ile karşılaştım. Sitenin en eski kiracılarındanım ve site görevlileri ile de hiç sorunum yok. Fakat arabayı görünce beynimden vurulmuş gibi, abartısız söylüyorum düşman askeri görmüş gibi bir hale büründü yüzüm!
Birden site görevlilerine döndüm:
-Eğer bu arabayı site kapısından içeri alırsanız, sizleri, site yöneticilerini ve tüm kadronuzu savcılığa veririm! Bu araba, bu sitenin kapısından içeri girmeyecek!
Ortam buz kesti! Görevliler benim bu kadar sert biri olduğumu ilk defa görürken, icra memuru ve araba şoförü de ilk defa bu şekilde bir tepki ile karşılaşıyordu. Beni tanımıyorlardı. İcra memuru arabadan indi:
-İcra için size gelmedik, hatta siz kimsiniz de bu şekilde konuşuyorsunuz, bu devletin arabası, dedi.
-Bu devletin arabası değil. Bu araba, bir vakfa ait ve diğer vakıflar gibi bu vakıf da halkı düdükleme amacıyla kurulmuş olabilir. Bu sitede bir adamın alacağı için bir başka adamın ofisine çökünce bu akşam bir çocuk ağlayarak sabah edecek. Siz bir çocuk düşmanısınız…
Bu ifademden sonra avukat, şoför, icra memuru, çevredeki ses duyan herkes toplandı.
-Biz devlet adına buradayız, içeri gireriz, dedi şoför.
-Bu sitenin kapısında içeri sadece polis arabası ve resmi görevli polis girebilir. Onlar insan ve toplum güvenliğinden sorumludur. Siz şu an bir insanın hayatını bitireceksiniz. Bir çocuğu aç bırakacaksınız. Bir aileyi darmadağın edeceksiniz... Siz terör kadar tehlikeli olabilirsiniz. Terör de insan hayatını söndürüyor…
Uzatmayayım. Benim vergisini ödediğim yere icra dairesinin arabasını aldırmadım. Oysa ben inanılmaz derecede vatansever biriyim! Devletin içindeki kurumların özelleştirilmiş yapılarına resmen düşman olmuştum. Hangi ara!
Geriye dönük 20 yıllık icra muhasebemi, arşivdeki dosyalardan çıkardım. Bunları zamanının dolar fiyatı ile hesapladım. Bugüne kadar ofisimden alınıp da götürülen, sonra itiraz süreci, satılma süreci sonucu geri alsak bile çürümüş, bozulmuş ve bir değeri olmayan o mallarımın parasal değeri, 82.000USD ediyor. Devletin icra dairesi bu malları benden almış, çöpe atmış! İcra ile alındıktan sonra, geri aslına uygun kullanılan ofis malı olmaz. Bunu icra müdürlerinden de defalarca duydum. Peki, benim var olan borcum 82.000USD miydi? Elbette hayır! Var olan borcum 7.000USD ediyordu. Şirketteki 10.000 USD değerindeki sunucu bilgisayara icra memuru 500TL yazıveriyor.
Şuraya gelmek istiyorum:
İcra ile ofis malları kaldırılınca, icra edilen firmanın sahibi ne yapıyor? Elbette, ofisinin işleri durmamalı, icra sonucuna kadar da o mallar emanette durmalı. Bu nedenle vakit geçirmeden gidip, kredi kartıyla, taksitle, senetle yenisini alıyordu.
Ülkemizde yerli üretim neredeyse yok! Bu mallar için yeniden alınınca bir yabancı ülke kazanıyor. Bir icra, bize mal satan ülkeye iki defa hizmet etmekteydi. İcra daireleri dolaylı yoldan ağırlıklı Çin ve Almanya ve Amerika’ya çalışıyordu. Hala bu ülkelerde çalışıyor. Peki, terör nereye çalışıyor? Ülkenin ormanlarını yakanlar nereye hizmet ediyor?
Önerime gelince:
Başarılı bir örnek hükümetin önünde durmaktadır: Maaşına haciz gelen aileler dağılıyordu; hükümet maaş haczini iptal etti. Bu, hükümetin çok doğru bir hareketiydi. Ancak, elbette alacaklıyı da korumak lazımdı. Belki değişiklik ve güncelleme iyi olur. Çok uzun ve uygun maaş haciz taksiti ile alacaklının parasını alması sağlanabilir.
Aynı durum şirketler için de geçerli olmalı.
Ofisten elektronik malzeme, araba, demirbaş kaldırılması yasaklanmalı. Bunun yerine E-Haciz ile şirketin tüm banka paralarının çok uygun taksitle bloke edilmesi sağlanmalı. Ülke genelinde E-Haciz sistemi acil devreye alınmalı.
Peki, neden bu öneriyi yapıyorum:
· Bir şirkete haciz gelmesi sonucu ofis mallarının kaldırılması, bir aileye haciz gelmesi sonucu evliliğin darmadağın olması ile aynı sonuca varmaktadır.
· Haciz konulan mallar kesinlikle yabancı ülke malları olup, o ülkeye avans verir gibi, yeniden mal satma şansı verilmektedir.
· Şirket sahiplerinin devlet görevlilerine düşman olması söz konusu olmaktadır; bunun önüne geçmek lazımdır.
· Haciz yapıldıktan sonra, satılan veya depolarda çürüyen malların haciz sonucunda geri alınsa bile bir değeri kalmamaktadır.
· Elektronik eşya haczi, geri alınma zamanında tamamen güncelliğini yitirdiği için, ülkemiz için büyük kayıptır.
· Şirket sahibinin basit bir eyleminden dolayı gelen haciz 1.000 TL bile olsa, göstere göstere gelen haciz arabası, haciz memuru, haciz avukatı ile sanki milyarlık haciz varmış gibi şirketin sahibinin imajını bitirmekte ve o kişide toplum nazarında psikolojik çöküntüye sebep olmaktadır.
Bize yerli üretim malımızı koruyan, milli bir icra sistemi lazımdır!
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 28.09.2019 00:00:00 / Okunma = 6072