Siyasetin en itici yanı, toplumun her şeyi ve herkesi bir kaba koyup, aşure tadını beklemesidir. Oysa her yiğidin yoğurt yemesi farklı ama her yiğidin yetişmesi, yaşaması, davranışı ve hatta bilgisi, görgüsü de farklıdır.
İnsanlık tarihi evrim tarihidir desek yanlış olmaz. Zira sürekli geriye gidildiğini düşündüğümüzde bile ileriye gitmektedir. Elbette herkesin ileri gitmekten beklediği farklı olunca, bazen bu ilerleme hızı yanıltıcı oluyor.
Bu girişten sonra, iç siyasete gelelim: Siyasetin kötü yanını örnek vermekteki amacım; her cahil bildiğini çok fazla iddia ederken, her bilgili insan da bilmediğini çok fazla iddia etmektedir. Ortam bu nedenle çorbaya dönmektedir. Bir bakıyorsun bir siyasetçi bir kanalda muhteşem konuşuyor; anında övme veya komplo teorisi veya eleştirme demeçleri ortalıkta gırla gidiyor. Aynı kişi gündemi belirlemeyecek şekilde sönük konuşsa, bu defa da “bu zaten kötüydü, bize parlatılmıştı!“gibi saçma demeçleri ortalığa salıyorlar. İnsan ağzı hiç kapanmıyor.
İmamoğlu seçim zamanı muhteşem bir performans sergiledi. Bir Karadenizli inadıyla mücadele etti. Kazandı. Ancak, bu kazanmadaki başarı İmamoğlu’nun üstün performansının etkisiyle oldu demek biraz zor; zira ülkeyi tapusuna geçiren ailenin halk nezdinde “kredisi” bitmiş veya bitmek üzereydi. Halk artık oradan kopmaya başlamıştı.
Halk, bir kraldan neden uzaklaşır? Firavun neden yok oldu? Süleyman neden devam etmedi? Padişahlıklar neden bitti? Aslında, aynı hikâyeye çıkıyor sonuç: İnsanlık kendini ve çevresini tüketmektedir. Hepsi tükendi, AKP de tükendi!
AKP’nin tükenmesinin ana sebebi elbette Gezi olaylarıdır. Gezi zamanı ülke genelinde meydanlara inenler, aslında herkesin bastırılmış ve düşüncelerinin esir durumda olduğunu gördü; uyandı.
Ardından yine muhteşem bir siyasi gelişme yaşandı: Muharrem İnce aday oldu ve meydanlar dar geldi. O esnada halk, hala AKP’yi tüketmeye devam ediyordu ve yerine yeni muhatap aramaya çalışıyordu. İşte son yerel belediye seçimi ve İmamoğlu başarısı bu temelde sonuca ulaştı.
Şimdi, bazı medya organları geriye dönük ve elbette korkarak siyasi deney yapmaya çalışıyor. Meydanları dolduran kalabalık kitleleri peşinden sürükleyen önemli figürleri tek tek yok etmek ve yine meydanı Erdoğan’a teslim etmek için her şeyi yapıyorlar.
Bunun en bariz örneklerinden biri İmamoğlu’nun altına planlı bir şekilde kırık sandalye konmasıdır. Fakat bu ters tepmiştir. İmamoğlu komplosu tutmadı ama iktidar durmuyor: Yeni, haşarı ve hatta eskiye nazaran daha acımasız paralı ve hovarda sosyal medya trollerini piyasaya sürdü. Bu sanal savaş devam ederken bir kanal Muharrem İnce’yi ansızın ekranlara çıkardı. Beklenti elbette Muharrem İnce’nin artık tükenmiş olmasıydı ve bunu da zevkle AK Mahalleye, Ak Troller vasıtasıyla anlatmaktı. Ama öyle olmadı; Muharrem İnce eskisinden daha keskin, daha pratik ve daha güçlü çıktı ekrana. Bu defa da komplo teorileri ortaya atıldı. Muharrem İnce, İmamoğlu’na karşı mı meydana itildi? Aslında trolün AKP mahallesinde olanı paralı ama ortada dolaşanı gönüllüdür. Her ikisi de aynı derecede tehlikelidir.
Bu siyasi arena, hem İmamoğlu’nu hem de İnce’yi kaldıracak kadar geniş, hazır ve beklentidedir. Reis artık kalabalık toplayamıyor; tükendi. Bahçeli’nin kendi partisinde bile tükenmişliği tartışılmıyor. Akşener ortada öylece duruyor ve Akşener tayfası da yeni oluşumun ne yapacağını bekliyor.
Diyorum ki: İnce eskisinden daha güçlü, meydanın neredeyse tamamı peşinde. İmamoğlu ise daha sağlamcı ve halk İmamoğlu’na verdiği krediyi hala geri çekmedi. Sanırım siyasi arenada meydan iki er tarafından doldurulmuş durumda. Bence hiç sakıncası yok.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 15.09.2019 00:00:00 / Okunma = 4356