Fazla yoruma gerek olmadığı için yazıyı aynen aşağıya aktardım. Gassal ölü yıkayıcı demektir. Meyyit de ölü, cenaze demektir. Anadolu da cenaze namazının bir adı da meyyit namazıdır.
Yazının orijinal kopyası da yazının devamındadır.* Orijinal kopyadaki AMPUL KAFA figürleri çizildiğinde daha AKP ortada yoktu?
" Soru : GASSALIN ELİNDE MEYYİT OLMAK NE DEMEKTİR. ?
Cevap : Gassal, çok yaman yıkayan, demek. Fakat her yıkayana gassal denmez. Mesela; bir insan elini, yüzünü hatta boy abdesti alsa, bu yaptığı ameliyelerden dolayı ona gassal denmez. Bir yönüyle bu ifade ölüleri yıkayana unvan olmuştur. Zannediyorum yaptığı işin zorluğundan dolayı böyle bir mübalalağa kalıbı kullanılmıştır.Gassal ölüyü özene bezene yıkar. Ama burada esas anlatılmak istenen ölünün ona teslim oluş keyfiyetidir. Zaten gassal elinde meyyit olmak olma teslimiyette zirveyi tutmak manasına kullanılmaktadır.
Bildiğim kadarıyla bu ifadeyi ilk defa tasavvufa sokan İmam Rabbani hazretleridir. O ki, ikinci bin yılın müceddididir. Eğer büyüklük Allah ı bilme , tanıma ve onun yolunda olma diye tarif edilecekse , zannediyorum insanlar arasında sahabiden sonra en büyüklerden birisi İmam Rabbani hazretleridir. Bu sözü ilk defa işte böylesine büyük bir zatın eserlerinde görüyoruz. Bizde Necip Fazıl da bu ifadeyi çok kullaırdı.
Fakir ( Pensilvanya daki fakir- AA ) de çok kullanmıştır ki, manasını şöyle özetlemek mümkündür.
Her yolun bir erkanı vardır. O yolda bu erkanla yürünür. Rehi sevdaya ( sevda yoluna ) girmişlerin tutup gittikleri yolun da elbet kendine göre erkanı olacaktır; vardır da . Teslimiyet bunların başında gelir.
Diyelim ki siz dine hizmet için bir yola girdiniz. O yolun kendine göre prensipleri mevcud. Her karar belli bir istişareye dayandırılmakta ve böylece alınan kararlar hem topluma maledilmekte hem de yanılma oranı asgariye düşürülmektedir. Diyelim ki, alınan herhangi bir karar sizin düşündüğünüz gibi çıkmamıştır. Aklınıza, mantığınıza rağmen heyetin verdiği karara uymak zorundasınız. Çünkü alınan karar bir heyet tarafından alınmıştır. Öyle bir heyet ki, o heyet, heyeti meydana getiren ferdler adedince akılla düşünmekte, gözle bakmakta, vicdanla değerlendirme yapmaktadır. Böyle bir heyetten çıkan karar elbette tek ferdin düşüncü mahsulü kararlardan, hem daha gerçekçi, hem de daha isabetli olacaktır. Evet, zahiren isabetsiz görünse bile, yine de Cenab-ı Hakk ın rahmeti cemaatle beraberdir, denilip teslim olunmalıdır. Nitekim, böyle teslimiyetlerin bereketli neticeleri nice defalar görülmüştür. Bundan böyle de görülmeye devam edecektir. Bir arkadaşımızın şu tesbiti çok önemlidir: Bu dava akıl ve mantık dahileri ile değil, teslimiyet dahileriyle başarıya ulaşmaktadır. Meseleye bu zaviyeden bakıldığında gassalın elinde meyyit olmak, teslimiyette dehaya ulaşmanın adıdır ve bilhassa cemaat şuurunun gelişmesinde çok önemlibir yeri vardır. "
Yukarıda anlatılan niteliklere erişmiş TESLİMİYETTE DEHAYA ULAŞMIŞ, TESLİYETTE ZİRVEYİ TUTMUŞ, TESLİMİYET DAHİSİ OLMUŞ, CEMAAT ŞUURUNA ERMİŞ muhterem kadroların memleketin birinde devlet reisi, bakan , vekil, bürokrat, hakim, savcı, özel yetkili savcı, HSYK üyesi, polis, istihbaratçı, subay, akademisyen, gazeteci, televizyoncu, RTÜK üyesi, YSK üyesi olmaları ile kurulacak "ileri demokrasi" herhalde bugünkü yaşadığımız rejim olması gerekiyor.
Geçmiş yıllarda eski Mili Güvenlik Kurulu Genel sekreterlerinden, geçtiğimiz aylarda ölen, Em. Org. Kemal Yavuz bir TV programında ordu içindeki bir soruşturmada cemaat mensubu olduğunu kabul eden bir assubayın sorgusunu anlatmıştı. Astsubaya " Cemaat imamının verdiği emir ile komutanının verdiği emir arasında bir çelişki olursa hangisine uyarsın ...? " diye soruluyor. Astsubay İmam ın verdiği emre itaat edeceğini söylüyor. Doğal olarak, Kemal Yavuz bir ordu içinde böyle bir tutumun kabul edilemez olduğunu söylüyor, bu tür kadroların ordudan çıkarılmasını savunuyordu. Bugün cemamata esip gürleyen iktidar sahipleri ve onların ajitasyon propaganda personeli o zaman Kemal Yavuz la dalga geçiyorlar, paranoyaklıkla suçluyoırlardı.
GASSAL – MEYYİT ilişkilerini biz geçmişten, İslam Tarihinden de hatırlıyoruz. Meşhur Gassal Hasan Sabbah ve O nun meyyitlerinin Ortadoğuda döktükleri Türk - İslam kanlarını, Haçlılara kiralik terör taşeronluğu yaptıklarını tarihsel kayıtlardan biliyoruz. İktidar partisisinin ve O nun ajitasyon propaganda makinesi operatörlerinin meyyit uykusundan çeyrek asır sonra da olsa uyanmaları, hiç uyanmamalarından iyi bir gelişmedir. Milli şairimiz Mehmet Akif in dediği gibi "Tarih tekerrürdür derler, hiç ibret alınsaydı tekerrür edermiydi " Günümüzde Gassal a gönüllü meyyit olma heveslileri varsa, Tarih Öğretmen in dersini iyi çalışmalıdırlar.