CHP Kurultayına Gündem Önerilerimdir !
CHP’DEKİ KRONİK HASTALIKLAR , TEŞHİS VE TEDAVİLER
Partimiz CHP’de gördüğüm en can alıcı kronik hastalıklar konusundaki tesbit ve teşhislerimi partili arkadaşlarımla paylaşmak, özellikle kongreler ve kurultay sürecinde parti yönetimlerinin ve kurultay delegelerinin dikkatine sunmak üzere bu yazı kaleme alınmıştır.
Siyaset çok parametreli, çok değişkenli bir faaliyettir. Siyasetin kapsamına giren sorunlar da burada bahsedeceğim sorunlardan çeşit ve sayı olarak çok fazladır. Ancak öyle sorunlar vardır ki, onların çözümü diğer birçok sorunun çözümünde anahtar rolu oynar. Ben de bu kısa öneriler paketinde, bu anahtar rolu oynayacağını düşündüğüm 5 sorunu kurultay gündemine sunuyorum. Bu sorunların aşılması halinde diğer birçok sorunun da çözüm yollarının açılacağıını değerlendiriyorum.
1- KRONİK KAMPLAŞMA – KUTUPLAŞMA HASTALIĞI
Partimizin en önemli zaaflarından birincisi her dönemeçte, her yol ayrımında, mahallelerden kurultaya kadar her kedemede; hemen iki veya daha fazla kampa ayrılıp enerjimizi birbirmize karşı tüketmemiz. Bunun zaman zaman sandalya ve masaların kullanıldığı fiziki müdahalelere kadar vardığını yaşıyoruz veya medyadan izliyoruz. Bu görüntülerin partimiz üzerindeki yıpratıcı etkisini hepimiz biliyoruz ama, kurultay sürecinde 1 kez daha hatırlatmakta yarar var.
1.1- En başta partimize gönül vermiş üyelerimiz ve seçmenlerimiz arasında moral yıkıcı bir etki yaratıyor, üyelerimizi ve seçmenlerimizi üzüyor, rakiplerimizi güldürüyor sevindiryor.
1.2- Böyle bir kutuplaşma, doğası gereği, parti üyelerini Bizim taraf ve Karşı taraf ikilemine ve açmazınma sokuyor, bireysel niteliklerin, nitelikli kadroların kazanılmasını ve objektif değerlendirilmesini engelliyor, dolayısıyla liyakat değil taraftarlık ön plana çıkıyor.
1.3- Partimizin genel kamuoyu nezdindeki görüntüsü, devlet yönetme ehliyetine ve ciddiyetine sahip bir orkestra düzeninde çalışacak uyumlu bir takım görüntüsü olmuyor. Dostlarımızın, muhaliflerimizin veya tarafsız gözlemcilerin partimize en çok yönelttikleri eleştiri “ İktidar seçeneği olamadığımız … “ şeklindedir.
Bunlari dikkate alarak bu kongreler sürecinde ve bundan sonraki kongre ve diğer etkinliklerimizde ayrışma – kutuplaşma yerine uzlaşma – konsensüs yoluyla ortak çözümler üretme gelenek ve kültürünü oluşturmalıyız. AKP’deki Biat kültürünü eleştirip küçümserken kendimizi zıt yönde başka bir hastalığa kural tanımazlığa, disiplinsizliğe, anarşizme mahkum ediyoruz.
Bu konudaki önerilerim şöyledir :
- Mahalle örgütlerindeki delege seçimlerinden başlayarak, tüm organ seçimlerini iki karşı gruba ayrılıp yarışma ile değil, kucaklayıcı ortak akılla oluşturmayı esas almalıyız. Blok liste geleneği maalesef bu ayrışma ve kutuplaşmayı teşvik edici bir gelenek. Uzlaşma yolları tükendiği zaman, istisna olarak başvurulmalıdır.
- Kongreler ve kurultayda, parti mevzuatında, uzlaşmacı, ortak akıl kullanımını özendirici, yönlendirici düzenlemeler, kararlar alınmasını öneriyorum.
2- İDEOLOJİK – POLİTİK EKSEN BELİRSİZLİĞİ VE KAYMALARI :
İkinci değineceğim önemli sorun, yukarda zikrettiğimiz davranış aykırılıklarının partimizin düşünsel ve söylem düzeyinde de maalesef devam ediyor olmasıdır.
Partimizin programatik dökümanlarında ve parti yöneticilerimizin beyanlarında sık sık ideolojimizin kaynağı olarak 3 referans verilmektedir. Bunlardan birincisi Ulusal kurtuluş Savaşımızın ve cumhuriyetimizin kurucu felsefesi Kemalizm veya Atatürkçülük, ikincisi de evrensel Sosyal Demokrasi ve üçüncüsü de Anadolu ve Trakya’nın tarihsel ve felsefi birikimi olarak ifade edilmektedir. Bunlardan üçüncüsü konusunda bir itilaf yok. Ancak ilk 2 kaynak Atatürkçülük ve Sosyal Demokrasi düşüncelerinin programımızdaki birliği beraberliği, parti kadrolarımızca yeteri kadar anlaşıldığını, özümlendiğini düşünmüyorum. Bu iki düşünce sistemini birçok arkadaş kafasında barıştıramamış durumda. Partimizde, bizleri Atatürkçülükten kurtarmaya çalışan Sosyal Demokratlar ile Sosyal Demokrasi’den kurtarmaya çalışan Atatürkçü kadroların sayısı azımsanamayacak kadar çok ve sesleri de daha çok çıkıyor. Partimiz kadroları arasındaki düşünce , davranış ve söylem arkırılıklarının kökeninde parti programımzdaki bu iki düşünce sistemi arasındaki birliğin özümlenememesinin birinci derecede pay sahibi olduğunu değerlendiriyorum. Önümüzdeki kongreler, kurultay ve yönetimlerden beklentim,
- Parti kadrolarının bu konuda bilgilendirici eğitici programlar ve etkinkikler düzenlenmesi
- Programımızın temelini oluşturan Kemalizm – Sosyal Demokrasi düşünsel bileşimini anlayamayan, özümleyemeyen, kafasında barıştıramayan kadroların, yetkili ve sorumlu görevlerden affedilmesini, bilgilerini, düşüncelerini gözden geçirip, bilinç ve vicdan muhasebesi yapmaları için dinlenmeye alınmalarını öneriyorum.
CHP’nin ne antiemperyalist halkçı-milliyetçi geçmişini reddedip tarihi tabanını dışlayarak, ne de evrensel sosyal demokrasiyi reddedip kendini ulusal yalıtılmışlık içine hapsederek bir başarı elde etme şansı yoktur. Bu gerçeği herkesin kafasının bir köşesine kazıması gerekiyor. Bu yol 1970 lerde Muammer Aksoy’ların, Kamil Kırıkoğlu’ların, Bülent Ecevit’lerin çizdiği yoldur. Tarihin sınavından geçmiş bir yoldur. Orijinal, ithal, tercüme yollar aramak beyhudedir.
3- CHP ‘NİN LAİK KÜTLE PARTİSİ KİMLİĞİ ÜZERİNDEKİ KUŞKULAR:
Üçüncü önemsediğim sorun, son dönemlerde hem partimiz taraftarı, partimiz karşıtı ve tarafsız aydın ve akademisyenler arasında, medyada sık tekrarlanan bir görüş var. Partimizin bir mezhep partisine doğru dönüştüğü iddiası. Eski bir deyiş vardır; “Şuyu-u vukuundan beter … “ diye. Yani olayın söylentisi, olayın kendisinden daha kötüdür demek. Bu analizler daha da ilerletilerek, dış güçlerin siyasi yapımızı etnik – dini gruplar, zümreler partisi şeklinde dizayn ederek Türkiye’yi Lübnan’laştırma projelerinden söz edilmektedir. Şuyu-unu engellemek bizim elimizde değil, ama vukuunu engellemek bizim elimizde. Önümüzdeki kongreler bu tür söz, yazı ve söylemleri, kuşkuları bertaraf edecek , toplumun her kesimini kucaklayacak, temsil edecek bir yaklaşımlar segilemeye, yönetimler oluşturmaya özen göstermelidir. Tabii bundan da bir KUTUPLAŞMA çıkarmadan. Her türlü sosyal sınıf ve zümrenin, inanç grubunun, etnik grubun özgürlük garantileri LAİK, DEMOKRATİK bir Kitle partisi olarak CHP’nin varlığına ve güçlenmesine bağlıdır. CHP’nin Laik, demokratik kitle partisi kimliği titizlikle korunmalıdır. Kongreler ve ve büyük kurultay toplumdaki bu kaygı ve endişeleri gidermek için gerekli duyarlığı göstermelidir. Tekrar ediyorum, buradan da bir AYRIŞMA - KUTUPLAŞMA çıkarmadan.
4- CHP ‘NİN İDEOLOJİK – POLİTİK YOLUNUN SINIR TAŞLARI
Gerek CHP’nin ulusal tarihi kimliği, gerek Evrensel Sosyal Demokrat Parti kimliği tekçi, tekilci örgütsel yapılar değildir. Çoğulcu partilerdir. Dayandıkları sosyal taban olarak saf steril sosyal sınıf partileri değildir. İşverenlerden, işçi ve işsizlere kadar geniş bir sosyal sınıf yelpazesinin katılımına, katkısına, desteğine ihtiyacı verdır. Aynı şekilde izlediği ideolojik – siyasi düşünce sistemi de tekçi, tekilci kalıplaşmış, doğmatik saf steril bir doktrin değildir. Atatürkçü – Sosyal Demokrat CHP ; siyasette şiddeti reddeden, demokratik yöntemleri benimseyen demokratik- sağ düşünceleri (Cumhuriyetçi – laik - demokrat sağ ) de kucaklayan demokratik sol bir siyasi harekettir. Merkez sol bir parti olarak yürüdüğü yol bir çizgi veya tek şeritli bir yol değil, çok şeritli bir OTOBANdır.
Buradan son yıllarda parti toplantılarında sık tekrarlanan bir eleştiri ve şikayete gelelim. Efendim parti sağa kayıyor veya sola kayıyor eleştirileri. Eğer böyle bir sapmadan , kaymadan söz ediyorsak evvela kendi yolumuzun SINIR TAŞLARINI net olarak belirlememiz gerekir. Sağdaki sınırlarımız nedir, soldaki sınırlarımız nedir? Bu sınırları kim ne kadar ihlal ediyor ?
Bizin yürüdüğümüz otabanın sağındaki ve solundaki sınır taşlarınını belirleyen birinci ilke siyasette şiddettin reddedilmesidir. Cuntacılık, gerillacılık, terör gibi şiddete dayalı siyaset yöntemlerinin bizim yolumuzda yeri yoktur. Çoğulcu, Demoratik, Parlementer sistemi reddeden düşünceler ve hareketlerin bizim yolumuzda yeri yoktur. Bu ülkenin Ulusal Kurtuluş savaşını seçilmiş meclisle yönetmiş, Cumhuriyet devrimlerini gerçekleştirmiş, ülkeyi çok partili demokrasiye yarasız beresiz geçirmiş CHP geleneği ve evrensel sosyal demokrasinin demokratik siyaset geleneği yürüdüğümüz yolun sınır taşlarını belirlemelidir.
Kürsülerde CHP sağa kayıyor eleştirilerini dillendiren bazı arkadaşların iddiaları değerlendirilmelidir. Varsa sınır ihlali düzeltilmelidir. Ancak bu arkadaşlardan bazılarının terör yöntemlerini, gerilla yöntemlerini savunan ve hatta bu yöntemlerle kendilerini kurban eden bazı gençlik önderleri üzerine hamaset destanları okumalarına ne demeli? Biz gençlerimize gerillacılığı, terör yöntemlerini savunan gençlik önderlerini mi ROL MODELİ OLARAK anlatacağız ?
Evet partinin sağa kayma olasılığını sorgulayalaım, eleştirelim, gerekli düzeltme önerilerimizi sunalım. Ama aynı sorgulamayı soldaki sınır taşlarımızın ihlaline karşı da yapalım.
CHP kurultayı siyaset yolumuzun sınır taşlarını kalın cizgilerle işaretlemelidir.
5- PARTİ ÜYELERİNE KAPSAMLI EĞTİM :
Yukarda belirtilen düşücelerin ve davranış önerilerinin kurultay tutanaklarında yazılması bir şey ifade etmez. Bunların tüm parti üyelerine ulaştırılması, anlaşılması , özümlenmesi için kapsamlı bir eğitim seferberliği programı uygulanmalıdır.
06.01.2016
AHMET AKKÜÇÜK / El. Yük. Müh.
CHP Beşiktaş İlçe Örgütü üyesi
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 9.01.2016 00:00:00 / Okunma = 4732